Çarşamba, Haziran 30

Yorgunum

Omuzlarımdaki ağırlık gün geçtikçe artıyor.Dün gece Tezkiretül evliya isimli eserde okuduklarım beni benden rahatsız etti.Hasan Basri Hazretlerini düşündüm.Anlatılanlar gerçek mi acaba dedim kendi kendime.İsrailiyyat olma ihtimali de var elbette.Hz.Peygamber bile öyle yaşamamıştı çünkü.
Sonra sanki Mehmed Zahid Kotku karşıma geçti ve gülümsedi bana.Oysa onu hayattayken hiç görmemiştim.O kürsüde Esad Coşan Hocaefendi'yi çok dinledim lise yıllarımda.Hala zaman zaman uğradığımda İskenpaşa'ya o günleri manevi kokusunu içime çekerim.O mescittende uzaklaşmamın sebebi çok bilmiş bazılarının Ramüzel Ehadis isimli eserin zayıf hadislerle dolu olduğunu söylemesiydi.Gençlik işte.
Yorgunum demiştim değil mi?
Bülent Yıldırım'la oturduk yine dün gece.Ne güzel insan diye düşündüm yine.Kimileri ilim irfanla yol alır kimilerine de Allah bilmediklerini öğretirmiş.Niyet güzel olunca Allah kulunu yarı yolda koymuyor işte.
Necip Fazıl dinledik uzun uzun.
Yine epeyce okumuş düşünmüş ve biriktirmiş.
Kalemi kuvvetli ama hitabeti de öyle emin olun.
Necip Fazıl'a imkan verecek şartlar olmuş olsa keşke.
Etrafta zeki insan az.
Kıymetli dost bazen kızsamda.

Pazar, Haziran 27

Dücane neden mi okunur?

Dücane Cündioğlu'nun uzun uzun yazılarını okumak için çok ama çok sakin bir yerlerde olmak ya da gecenin bir yarısı tıpkı onun yazarken yaptığı gibi ayakta kalmak gerekir.Yine güzel yazmış sağolsun bu pazar.Hepsini değil ama bazı bölümlerini sizde okuyun, bakın bakalım ne düşüneceksiniz?

İslâmcı kızlara İslâm sosyolojisi türünden lafazanlıklarla vakit kaybetmek yerine, önce doğrudürüst reçel yapmayı öğrenmelerini tavsiye etmiştim de bir zamanlar kıyametler kopmuştu.

Anadolu'da verdiğim bazı konferanslardan sonra —lâtife kabilinden— bendenize bir iki kavanoz reçel ikram eden kızlarımız bile olmuştu. (İkramların hiçbirini geri çevirmedim.)

Muradım basitti oysa.

Din'in her yaştan insanı beşikten mezara muhatab alan o dingin, o vakur sürekliliğine karşın, İdeoloji'nin sadece 20-30 yaşları arasındaki gençlerin dünyayı kavrayışlarına heyecan katan o geçici aculluğuna işaret etmekten ibaretti.
Üniversite kampüslerinde karşıt görüşlü (!) gençleri susturacak ideolojik jargonun o gürültülü çekiciliğine kapılmak yerine, dinî terbiyenin sakin gücünü edinmeyi bilmek mümkün değil miydi?

Aydınlar yerine âlimler... âlimler yerine ârifler... gazeteler yerine dergiler... dergiler yerine kitaplar... kitaplar yerine yazmalar... miting alanları yerine konferans salonları... konferans salonları yerine sohbet meclisleri...

Acaba ikincileri birincilerin yerine koyamaz mıydık?
Türkiye'de siyasetin hep acelesi vardır.

İlim irfan lâfları bütün ağırlığını kaybeder işin içine siyaset girince.

Türkiye'de siyasetin hep kana ihtiyacı vardır. Yasa değişmez: İktidar meseleleri hep kan çuhalar üzerinde analiz edilir. Kanla yıkanan çuhalar üzerinde...

Cumartesi, Haziran 26

Gazze Gemisi, Bahatin Yıldız ve Faruk Aktaş

Gazze’ye yardım götüren, insanlığımızın ve Müslümanlığımızın yüzakı Gazze yardım gemisi şu anda Akdeniz’de Gazze’ye doğru seyrediyor.

Geçen hafta bir vesile ile sohbet imkanı bulduğum Bülent Yıldırım Abimize “Abi bu geminin akibeti ne olur diye soranlara; bu gemi şehadet gemisidir diyorum ne dersin dedim. Bülent Abi şöyle derince bakarak yaklaştı ve şöyle dedi; Ne olacağını biz bilemeyiz Allah bilir ama eğer ölmek gerekiyorsa onu da yapacağız.Fakat emin ol bu hareket İsrail’i dünya kamuoyunda ve ülkesinde resmen bitirdi.İsrail’in afra tafrası ve şaşaası sona ermiştir Elhamdülillah dedi.

Korkak İsrail, yardım gemisi için donanmanın yarısını seferber etmişti gerçektende.

Selam olsun Nasrallah’a da, İsrail vurursa bizde vururuz açıklamasıyla tavrını koyduğu için.

Elhamdülillah, binlerce kez hamdolsun.

Sarayburnu’ndan Cumartesi günü Gazze’ye gidecek gemiyi uğurlarken de Bülent Abi’nin sözlerini düşündüm. Fatih Camii’nde Bahattin Yıldız ve Faruk Aktaş için gerçekleştirilen giyabi cenaze namazında da şehadet vurgusu ön plandaydı Bülent Abi’nin konuşmasında.

Fatih Camii’nde bir ara yanıma yaklaşan Beşir(Murat Özdemir) Abi’de; Ali Hocam bizde bir gün şehit olabilir miyiz ne dersin diye sordu.

Beşir Abi’ye de; Abi şehid olanlara baksana, hayatları boyunca şehadet üzere yaşamışlar ve arzulamışlar ve hatta aramışlar, biz öylemiyiz.Hayatımıza bakmalıyız.Onlar gibi bir hayat üzere mi yaşıyoruz dedim.

O da bende başımızı öne eğdik.

“Babam hayatı boyunca bize şehadeti anlattı” diyen Şehit Bahattin Yıldız’ın oğlunun sözleri aslında her şeyi özetledi.

Onlar şehit gibi yaşadı ve şehadete erdi.

Bize de onların arkasından onların şehadetine şahitlik etmek ve tevbe etmek kaldı.

Başka sığınacak neyimiz kaldı tevbe etmekten ve pişmanlıktan başka.

Mübarek olsun şahitliğiniz Bülent Yıldırım, Bahattin Yıldız ve Faruk Aktaş.

Kimileri şehadet şerbetini içti, kimileri de hayatlarını şehadet üzere yaşayarak sırasını beklemekte.

Bu düzeni kökünden değiştirmek lazım

Ülke de kardeş kardeş silah çekebiliyorsa, kan emicilerin mazlumlardan fazla çıkıyorsa o halde tek çare var, düzeni değiştirmek