Pazar, Haziran 27

Dücane neden mi okunur?

Dücane Cündioğlu'nun uzun uzun yazılarını okumak için çok ama çok sakin bir yerlerde olmak ya da gecenin bir yarısı tıpkı onun yazarken yaptığı gibi ayakta kalmak gerekir.Yine güzel yazmış sağolsun bu pazar.Hepsini değil ama bazı bölümlerini sizde okuyun, bakın bakalım ne düşüneceksiniz?

İslâmcı kızlara İslâm sosyolojisi türünden lafazanlıklarla vakit kaybetmek yerine, önce doğrudürüst reçel yapmayı öğrenmelerini tavsiye etmiştim de bir zamanlar kıyametler kopmuştu.

Anadolu'da verdiğim bazı konferanslardan sonra —lâtife kabilinden— bendenize bir iki kavanoz reçel ikram eden kızlarımız bile olmuştu. (İkramların hiçbirini geri çevirmedim.)

Muradım basitti oysa.

Din'in her yaştan insanı beşikten mezara muhatab alan o dingin, o vakur sürekliliğine karşın, İdeoloji'nin sadece 20-30 yaşları arasındaki gençlerin dünyayı kavrayışlarına heyecan katan o geçici aculluğuna işaret etmekten ibaretti.
Üniversite kampüslerinde karşıt görüşlü (!) gençleri susturacak ideolojik jargonun o gürültülü çekiciliğine kapılmak yerine, dinî terbiyenin sakin gücünü edinmeyi bilmek mümkün değil miydi?

Aydınlar yerine âlimler... âlimler yerine ârifler... gazeteler yerine dergiler... dergiler yerine kitaplar... kitaplar yerine yazmalar... miting alanları yerine konferans salonları... konferans salonları yerine sohbet meclisleri...

Acaba ikincileri birincilerin yerine koyamaz mıydık?
Türkiye'de siyasetin hep acelesi vardır.

İlim irfan lâfları bütün ağırlığını kaybeder işin içine siyaset girince.

Türkiye'de siyasetin hep kana ihtiyacı vardır. Yasa değişmez: İktidar meseleleri hep kan çuhalar üzerinde analiz edilir. Kanla yıkanan çuhalar üzerinde...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder