Cumartesi, Nisan 23

Gün doğdu, yılgınlığa düşmeden yürüyeceksin

Önce zafere inanacaksın.
Zafere giden yolda çakıl taşları var.
Hatta mayınlar döşenmiş bilmelisin.
Yılmayacaksın arkadaş.
Yol yürürken dinlenmek var
Ama sonra kalkıp yeniden yola düşeceksin
Omzunda dünyayı taşıyorsun unutma
Kendini feda edeceksin
Etrafını saran kuşatmaya, kuşatılmışlığa
Başkaldıran bir deli sanacak seni herkes
Deli bu adam diyecekler
Hatta daha ağır hakaretler duyacaksın bazen
Bileceksin bu yalnızca bir parti davası değil
Bileceksin bu ahlak mücadelesi
Bileceksin bu adaletin savaşı
Bileceksin bu kibir kulelerini yıkma savaşı
Bileceksin ve tükenene kadar yürüyeceksin
Usanmayacaksın…
Durmayacaksın
Teslim olmayacaksın
Ayak oyunlarına aldırmayacaksın
Basit hesaplar yapmayacaksın
Sen yürüyeceksin
Savrulanlara, takılıp düşenlere inat

Teslimiyeti Amentü edinmişler...

Görmüyorlar.
Gizliyorlar.
Yok sayıyorlar.
Temenna meclisleri kurmuşlar.
Güce tapınmanın adını maslahat koymuşlar.
Teslimiyeti Amentü edinmişler.
Kimi Amerikancı, kimi Arap sermayecisi, kimi de zilletin bekçisi olmuş.
Varsa yoksa kendi hesapları.
Beslendikleri kaynaklar kurumasın diye, korumacılığın adını Müslümancılık oyunu koymuşlar.
Türkiye değişiyormuş.
Evet değişiyor doğru.
Bizim mahallenin sümüklü çocukları, orda burada, metroseksüel tosuncuklar oldular.
Haram helal ver Allahım, muhafazakar kulların yer Allahım!
Gettolarında ve kurdukları uydu kentlerinde mutlu çocuklar oldu hepsi.
Sokaktaki aç sefile ver devlet kasasından sosyal yardımı, hepimiz mutlu kalalım Tayyip Abi.
Çek bir One Minute Ortadoğu’nun çocukları mutlu olsun.
Yetmez Libya’dan yaralıları taşı, destek verdiğin NATO uçaklarının vurduğu yaralıları hem de.
Biz görmeyiz, çünkü biz çok mutluyuz Tayyip Abi, Reis!
Çünkü sen bize iş verdin, aş verdin, ev verdin.
Çulsuzduk hepimiz.
Zulme ve gadre uğramıştık, sen onurumuzu kurtardın Reis!
Muhafazakar tosuncuklar, maslahatçı mukniler olarak bir asalak hayatı sürüyoruz ve mutluyuz biz.
Hedef 2023.
2023’te hepimiz Uluslar arası sermayenin kontrolündeki Büyüyen Türkiye’nin başı dik onurlu uşakları olmaya razıyız Reis!
Hatta o sermaye çevrelerinin ortakları olan yakın çevrendeki dostlarının uşaklığı da yeter bize Reis!
……………..

Hakikat nerede?
Ben arayanlardanım.
Aslında ne oluyor?
Ben merak edenlerdenim
Nereye gidiyoruz?
Ben endişelenenlerdenim
…………….

Abartıyorum evet.
Ve bunu bilerek yapıyorum evet.
“ihdinas sıratal müsteqim”
“gayril mağdubi aleyhim veleddaallin”
AMİN!

Salı, Nisan 19

Benim sözüm şiir değil

karamsarım
bir abide gibi
gam yüklüyüm
toprağa
uzağa
tanımadığım yüzlere
bak
kaç
bekle
ilerle
ertele
yap
düşün
yaz
unut en iyisi
savaşı ben seçtim

Sevdiğim adamın şiirinden



biz işte hep soylu yapılar
ıslak taş gemide huysuz
uzakta ilk gülün akrebiyle sevişmekten
bi tek sarı ve sarsılmaz sesine güvendiğimiz
kanaryayı katlettik

Sevdiğim adamın şiiri



Vandal yürek! Görün ki alkişlanasin
ez bütün çiçekleri kendine canavar dedir
haksizlik et, haksiz oldugun anlaşilsin
yaşamak bir sanri degilse öcalinmak gerektir

Cuma, Nisan 8

Ya Rahim

Kendisinden öğüt isteyene, "merhametli ol" demek ne güzeldir.
Abdulah ibn-i Mesud(r.a)

Cuma

Düşünme, yaradan verir
Rezzak olan kuluna yeter
Kalk ve kur kendini yeniden.

Perşembe, Nisan 7

Arkadaş! Şimdi yalnız savaş....

Şimdi üzgünüz arkadaş
Yolumuza çıkmayın üzgünüz
Kim diyorsa ki batılılarla başımız bir taşta
Cellatlarla aynı kaptan yiyoruz
Aynı kirli hava
Aynı kafa ayağımızın bodrumunda
Hayır arkadaş bu hesap bambaşka
Ne son aylardayız ne bu son gün
Sanki dünya bir tek kaldırıp vuracağım gürze gebe
Gözleri yumuşak yüzü yorgun bileği sert toprak
Sanma ki harp derdinden geçtim
Düşünme ki dökeceğin kanlar hunhar
Derimin altında ne belalar baygın
Bir devlet taşıyorum başımda
Bu ev bana dayanmaz
Çöker kızıllar kuduran inleri dünyanın
Arkadaş
Şimdi yalnız savaş
(Merhum Cahit Zarifoğlu)
Sırça köşküne şöyle güzelce kurul.
Sonra televizyon kumandasını eline al.
NTV, CNN, HABERTÜRK ve diğerleri: Libya’ya hava operasyonu başladı.Allah belanızı versin alçak köpekler.
Şimdi de Libya’yı işgal edecekler.
Tıpkı Afganistan, tıpkı Irak, tıpkı Filistin, tıpkı diğerleri gibi.
Peki ne geldi aklınıza Libya haberlerini izledikçe, okudukça ve dinledikçe.
Kaddafi mi sadece?
Değil, hayır!
Ömer Muhtar geldi değil mi?
Hani şu Anthony Quinn’in canlandırdığı Ömer Muhtar.
Ağlayamayanınız varsa Ömer Muhtar’ın şehadetini izlerken kalbini gözden geçirsin.
İdam sehpasında hem de kendi halkının gözleri önünde;
“Hüküm ve karar yalnız Allah’ındır. Sizin bu sahte ve uydurma hükmünüzün hiçbir geçerliliği yoktur. İnna lillah ve inna ileyhi raciun (Biz Allah’ınkullarıyız.ve sonunda ona dönücüleriz)” diyerek şehadete erene ağlanmaz mı?
Ömer Muhtar’ın yurdunda şimdi kan akıyor.
Kaddafi’yi bahane ettiler.
Ömer Muhtar’ı İtalyanlar şehid ettiler.
Şimdi O’nun torunlarını müttefikler öldürüyorlar.
Dengeler adına susuyoruz biz.
Libya halkına silah doğrultmayız dedik ama BM kararları da meşru saydık.
Sonra NATO dedik, savaş gemilerimiz yol çıktı sonra
İnsani yardım yapacağız ama.
Peki kime?
Bombalanmış, yaralanmış, yıkılmış insanlara ve şehirlere girip “Biz geldik kardeşler” diyeceğiz.
Peki kardeş miyiz gerçekten?
Ömer Muhtar’ın torunlarının gerçekten kardeşi miyiz?
Ama BM müdahale etmese de Kaddafi katledecekti değil mi?
Bu kadar değil mi bizim görevimiz?
Mazeret üretecek kadar zeki kardeşleriniz biz.
Hepsi için mazeretlerimiz var.
Çıkarlarımız söz konusu değil mi?
Hadi şimdi susalım.
Sultan Recep Tayyip Erdoğan kurtarsın Ömer Muhtar’ın torunlarını.
Ama sen de bütün sorumluluğu bir kişiye yüklüyorsun haksızlık ediyorsun.
Evet haklısınız galiba ben haksızlık ediyorum.
Çünkü aslında Başbakan benim de sizin haberiniz yok.
Hadi kapatalım bu tatsız mevzuyu.
Kim kiminle ittifak yapacak sorusunun cevabını bulalım.
Ömer Muhtar’ın torunları başlarının çaresine baksın.
Nasıl olsa tıpkı Irak gibi, tıpkı Afganistan gibi o da rutin bir haber haline gelecektir elbet.
Baksana memleketi darbeciler sarmış.
Ergenekoncular Meclis’e girecek.
Suriye’de karışmış 6 kişi ölmüş.
İhvanı Müslimin sözcüsü; Suriye’de artık geri dönüş yok. Demiş.
Hıııım…
Türkiye’de demokrasi var, büyüme hızımız çok iyi, ekonomi notumuz yüksek.
Doğru söylüyorsun.
Hadi benim yazdıklarımı boşverin.
Yazının başına dönün ve Cahit Zarifoğlu’nun şiirini yeniden okuyun.
Şimdi üzgünüz arkadaş
Yolumuza çıkmayın üzgünüz…

Nisvane merhamet eyle
Anlara lutf ile söyle
Etfal ile de ol öyle
Şeri'atin yolu böyle
Sakın incitme bir canı
Yıkarsın arş-ı Rahman'ı

İhtiyara eyle hürmet
Sabîlere kıl merhamet
Misafire sarf et ni'met
Allah'dan istersen rahmet
Sakın incitme bir canı
Yıkarsın arş-ı Rahman'ı

Alvarlı Hace Muhammed Efe

İttifak arayışları ve Has Parti

12 Haziran’da Türkiye sandık başına gidecek ve millet iradesi bir kez daha kendini gösterecek. Aslında bu şartlar altında milletin iradesinin gerçek anlamda sandığa yansıdığını söylemek elbette zor. Ancak şartlar ne olursa olsun sonuçta siyaset meşruiyetini sandıktan almaktadır. Siyasi Partiler Yasası ve yüzde 10 barajı olduğu sürece milletin iradesinin tam manasıyla sandığa yansıması mümkün görünmemektedir. Seçmenin özellikle seçim barajı nedeniyle, kendi partisine oy vermek yerine kendine yakın bulduğu partilere oy verdiğini söylersek yanlış bir analiz yapmış olmayız. Andy-Ar tarafından geçtiğimiz günlerde yayınlanan kamuoyu araştırması da bu gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Seçim barajının yüzde 5’e çekilmesi halinde hem AK Parti’nin hem de CHP’nin 12 Haziran’da alması beklenen oyun çok altında bir oy alacağı inkar edilemez bir gerçektir.

Peki seçim ittifakı bu sorunu aşmak için yeterli midir?

Doğrusu seçim ittifakları her parti için hem büyük risk hem de fırsatları içinde barındırmaktadır. İttifak yaparak Meclis’e girmek kısa vadede çözüm gibi görünsede uzun vadede siyasetin ve partilerin omurgasını zedelemektedir.

Geçmişte birçok parti ittifak yaparak seçimlere girmiştir.

SHP-HADEP, RP-MÇP-IDP ittifakı ilk akla gelen ittifaklardır.

12 Eylül’de gerçekleşen referandum sürecindeki EVET ve HAYIR cepheleri de bir seçim ittifakı olmasada siyasal bir tavır ittifakıdır. Elbette EVET diyenlerin de HAYIR diyenlerin de bir araya gelme gerekçelerinde başkaca sebepler olduğu malumdur. Ancak sonuçta bu birliktelik de bir çeşit siyasal ittifakı işaret eder.

Geçmişte SHP ile aynı çatı altında Meclis’e giren HADEP çizgisinin bugünün CHP’sine ne kadar uzak olduğunu çok açık biçimde gözlemlemekteyiz. Refah Partisi’nin bugün devamı olduğunu varsayabileceğimiz birden fazla siyasi parti mevcuttur. Örneğin AK Parti ile MHP’nin bugün bir seçim ittifakı yapması ve bir araya gelmesini düşünmek mümkün değildir. Bunun böyle olması, sadece her iki partinin de zaten barajı geçebilecek olması değil, fikren çok ayrı yerlerde durmalarıdır.

Şimdi, 12 Haziran öncesi gerçekleşmesi muhtemel ittifaklara ve siyasi partilere biraz daha yakından bakalım;

MHP, DP, SP ve TP ittifakı: Kamuoyunu en fazla meşgul eden ittifak senaryosu diyebiliriz. MHP’nin özellikle Namık Kemal Zeybek’e çok sıcak bakmadığını bizzat MHP Lideri Devlet Bahçeli dile getirmektedir. Bahçeli, Zeybek’e “uyumsuz” sıfatını yakıştırmaktadır. Aslına bakılırsa çatı MHP olmak kaydıyla MHP yönetimi SP ve TP’ye DP’den daha sıcak bakıyor olabilir.

Bu noktada da MHP’nin muhtemel şöyle bir hesap içinde olduğunu düşünüyorum; İttifak gerçekleşirse SP ve TP tabanı MHP’ye mi oy verir yoksa kendisine daha yakın bulduğu AK Parti ve Has Parti’ye mi?

Doğrusu bu soru üzerinde düşünülmesi gereken bir siyasal analiz gerektirmektedir. MHP artık Başbuğ’un MHP’si olmadığı gibi Milli Görüş çizgisi de kendi içinden bazıları kabullenmese de AK Parti ve Has Parti’yi çıkarmıştır.

SP elbette Muhterem Erbakan’ın siyasi mirasına işaret eder. Ancak bu siyasi mirası tam manasıyla temsil kabiliyetine sahip midir? İşte bu sorunun cevabını vermek için henüz erken diyebiliriz.

Tüm bu şartlar değerlendirildiğinde MHP’nin DP, SP ve TP ile kolay kolay ittifaka evet diyeceğini sanmıyorum. Tabii MHP’siz bir ittifak olması durumunda DP+SP+TP’nin barajı aşması zor görünmektedir. Çünkü başta Demirel ve Mesut Yılmaz olmak üzere ANAP-DP birleşmesini sağlayan tüm siyasiler DP’den desteğini çekmiş görünmektedir.

Bu ittifakı destekleyecek tek isim Tansu Çiller’dir. Fakat Tansu Çiller’in desteğinin Erbakan Hoca vefatının ardından bu ittifaka barajı aştırma gücü yok denecek azdır.

CHP ve eski DP ve ANAP’lıların ittifakı; CHP Kılıçdaroğlu’nun lider olmasının ve DP’de Namık Kemal Zeybek’in kazanmasının ardından Demirel’in şahsında eski DP’lilerin ve bir kısım ANAP’lıların siyasal adresi olmaya başlamıştır. AK Parti karşıtlığı ortak paydasında CHP’ye destek vereceğini açıklayan başta Hüsamettin Cindoruk olmak üzere laiklik hassasiyeti öncülüğünde birleşen bu doğal ittifak CHP’nin oyunu bir miktar arttırabilir. Mesut Yılmaz ve Cindoruk gibi isimlerin CHP listelerinden aday yapılması veya onların önerdiği isimlerin CHP listelerinde yer bulması halinde CHP’nin bir ulusalcı cephe olma ihtimali mevcuttur. Ancak CHP’nin omurgası olan derin CHP’nin bu tür bir siyasi manevraya nasıl tavır takınacakları da cevabı henüz net olmayan bir sorudur. Bu türden bir siyasal ittifakın Yeni Sol ve Yeni CHP’yi sarsacağını da gözardı edemeyiz. Geçmişte RefahYol Hükümetini devirmek için bir araya gelen çevrelerin böyle bir senaryo peşinde olduklarını fakat artık eski kudretlerinin olmadığını da bilmekte fayda vardır. Doğrusu bu tür bir ittifak Türkiye’de iki partili bir sistemi sürekli gündemde tutmaya çalışan AK Parti’nin daha fazla oy almasını sağlayıcı bir ters etki yapacaktır. Çünkü seçmen olağanüstü şartlar söz konusu olduğunda AK Parti’ye daha fazla yönelmektedir.



AK Parti, Has Parti ve BBP; Bu ittifak senaryosu özellikle Ali Bulaç’ın yazdığı bir yazının ardından konuşulur hale gelmiştir.

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı, Kurtulmuş’un Başbakan olduğu bir Türkiye tasavvur etmiştir Ali Bulaç. Üstelik Ali Bulaç’ın bu yazıyı tam da Numan Kurtulmuş’un SP’den ayrılmak zorunda kalarak Has Parti’yi kurma çalışmalarını yürüttüğü bir zamanda yazmıştır.

Bu yazı nedeniyle kamuoyunda Numan Kurtulmuş’un parti kurmayarak AK Parti’ye katılacağı yönünde söylentiler artmış ve Kurtulmuş basınla her karşılaşmasında “AK Parti’ye mi katılacaksınız?” sorusuna muhatap olmuştur.

Ancak Kurtulmuş’un arkadaşlarıyla birlikte Halkın Sesi Partisi’ni kurmasının ardından sorunun şekli “Seçimde AK Parti ile ittifak düşünüyor musunuz?”a dönüşmüştür.

BBP Lideri Yalçın Topçu’nun, Has Parti Lideri Numan Kurtulmuş’la olan samimi ve yakın diyalogları da Has Parti ve BBP arasında sıcak bir ilişkinin olduğunun işaretidir.

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu döneminde başlayan karşılıklı samimi ilişkiler Yalçın Topçu döneminde de sürmektedir. BBP’nin MHP+DP+SP+TP veya DP+SP+TP ittifak senaryosundan ziyade Has Parti’nin içinde olduğu bir ittifaka daha sıcak bakması muhtemeldir.

Peki AKP+Has Parti+BBP ittifakı mümkün müdür?

Referandum sürecine bakılırsa mümkün gibi gözükmektedir. Ancak partilerin kendi içindeki dengeler göz önüne alındığında çok zordur.

AK Parti’nin parti içi dengeleri Numan Kurtulmuş’un ve arkadaşlarının Meclis’e girmesi halinde sarsılacaktır. AK Parti tabanının neredeyse tamamına yakınının Numan Kurtulmuş ve Yalçın Topçu’ya evet diyeceğini düşünenlerdenim. Hatta AK Parti içinde bazı çevrelerin bu ittifakı çok istedikleri de bilinen bir gerçek.

Ancak Recep Tayyip Erdoğan’ın ittifakla ayrı bir partinin lideri olarak Numan Kurtulmuş’un Meclis’e girmesi halinde kendi liderliğinin ve siyasi planlamasının zorluklarla karşılaşabileceğini hesapladığına eminim. Zira hangi siyasetçi olursa olsun kendi liderlik karizmasını olumlu/olumsuz etkileyecek her türlü adımı yakından takip etmekte zorundadır. Siyasal liderlik zaten bu tür ihtimal hesaplarını doğru yaparak adım atmayı gerektirir.

Recep Tayyip Erdoğan’ın Başkanlık Sistemi’ni tartışmaya açtığı bir dönemde kendi liderliğini tartışmaya açacak herhangi bir adım atacağını sanmıyorum. Erdoğan sık sık yaptırdığı kamuoyu araştırmalarında AK Parti’nin oy oranının istediği seviyede olması, buna karşın Kurtulmuş’un kamuoyundaki popülaritesinin ve beğenisinin her geçen gün daha da artıyor olması, Erdoğan’ın Kurtulmuş ve Has Parti’ye mesafeli durmasının en önemli sebeplerindendir.

Erdoğan’ın BBP ile ittifak yapmak yerine BBP’nin ve ülkücü tabanın yoğun olduğu seçim bölgelerinde BBP’ye sıcak gelecek isimleri aday yapmayı tercih edeceğini düşünüyorum. Böylelikle hem BBP hem de MHP tabanından oy almaya çalışacaktır. Fakat zayıf bir ihtimal olsa da Has Parti ile bir ittifak söz konusu olursa bu ittifakta BBP’nin mutlaka olmasını isteyecektir Erdoğan.

Başbakan Erdoğan, AK Parti+HAS Parti + BBP şeklindeki üçlü ittifakın % 60`lara ulaşacak bir reform cephesi oluşturacağını görüyor olsa da kendi liderliğini korumak için buna yanaşmayacaktır. Onun için sürekli CHP ,le gerilimi tırmandırmakta ve bu gerginlik üzerinden oyunu arttırmaya çalışmaktadır. Tayyip Erdoğan`ın siyasi üslubu da işbirliğine ve paylaşmaya zaten çok yatkın değildir. Eğer bu seçimde bir "AK Parti+HAS Parti + BBP" ittifakı son anda ortaya çıkarsa bu Başbakanın tercihiyle değil, dindar, muhafazakar ve yeni anasaya isteyen geniş çevrenin baskısıyla oluşmuş bir ittifak olarak kayıtlara geçecektir.

Bu ittifakın zorluğunun bir başka yönü ise Has Parti’nin dengeleridir. Has Parti Numan Kurtulmuş’un liderliğinde kurulurken topluma sadece bir parti değil aynı zamanda bir hareket olduğunu da deklare etmiştir. Parti ile Hareket arasında birbirini besleyen süreçler vardır. Ancak parti kurmak politik bir manevradır. Hareket ise politik mücadelenin çok ötesinde anlamlar ihtiva eder. Partilerin başarıları seçim zamanında sandıktan çıkan oy ile ölçülür. Hareket’in başarısı ise o hareketin sosyolojik olarak toplumsal değişim ve dönüşümdeki rolü ile ölçülür.(Bu konu ayrı bir yazının konusudur şimdilik bu kadarı ile yetinelim).

Medeniyet Siyaseti ekseninde yeni bir hareket ve bu hareketin omurgasını teşkil edecek temsilcisi olan bir siyasal parti, yani Has Parti.

Bu anlayışıyla yola çıkmış olan Numan Kurtulmuş ve arkadaşları aslında topluma ‘’kısa zamanda siyasi parti olarak sonuç alamasakta yolumuza devam edeceğiz çünkü biz yalnızca seçimlerde başarılı olmak için bir araya gelmedik’’ mesajını vermiştir.

Elbette bir partinin, toplumsal desteği Meclis’te temsil edilmesi durumunda daha da güçlenebilir.

Ancak var olabilmesinin gerek şartını Meclis’te olmaya bağlamak da beklentilerin fazlaca yükselmesine ve hayal kırıklıklarının artmasına sebep olabilir.

Has Parti’nin iç dengeleri AK Parti ve BBP ittifakında kırılmalar yaşanmasına uygun bir yapıdadır.

Parti içinde AK Parti’ye sert eleştiriler getirenler olduğu gerçektir. Olası bir AK Parti+Has Parti+BBP ittifakı Has Parti için ciddi kırılmaları içinde barındırmaktadır.

Ancak şunu da hemen belirtmekte fayda var; Has Parti’nin kuruluşundan bugüne kadar hiçbir partiyle seçim ittifakı görüşmesi yapmadığını bizzat Has Parti lideri Numan Kurtulmuş açıkça dile getirmiştir.

AK Parti ve Erdoğan’ın gerçekleri, Numan Kurtulmuş’un iddiaları ve Has Parti’nin parti içi dengeleri, zayıf bir ihtimal dahilinde olan ittifakı daha da zorlaştırmaktadır.

Kişisel olarak da tahminim, Has Parti’nin Numan Kurtulmuş liderliğinde tek başına seçime gireceği yönündedir.



Numan Kurtulmuş’un bugüne kadar aştığı zorluklar karşısındaki tavrı, arkadaşlarıyla yeni bir hareket için yola çıkışı ve topluma verdiği güven uzun soluklu bir siyasal mücadeleyi öngördüğünü göstermektedir