Pazartesi, Ekim 10

Hayat siyasetten ibaret değildir.Çok doğru

“Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir ümmet bulunsun.İşte kurtuluşa erenler onlardır”(Ali İmran Suresi)
“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz: iyiliği emreder, kötülükten sakındırırsınız.”(Ali İmran Suresi)
"Ruhumu kudret elinde tutan Allah'a yemin olsun ki, ya iyiliği emreder, kötülüğe engel olmaya çalışırsınız, ya da fazla geciktirmeden size azap indirir. Sonra O'na dua edersiniz, fakat duanızı kabul etmez" (Hadisi Şerif)
Asıl görevimizi yeniden hatırlayalım istedim. Bir kul, bir mümin olarak asıl görevimiz kul olmak ve gereğini yerine getirmektir. Kulluk bilincinden kopmadan bu hayatı yaşamak ve emaneti teslim etmek her şeyin ötesindedir. Yani hayat siyasetten ibaret değildir.
Yukarı da alıntıladığım ayetler bize kulluğumuzun gereği olan bir başka bilinci hatırlatıyor. İyiliği emretmek ve kötülükten nehyetmek sorumluluğumuzu var bir mümin olarak. Hani şu unuttuğumuz kavram var ya; Emri bil Maruf Nehyi anil Münker. Rabbimiz müslümanları tarif ederken iyiliği emreden ve kötülükten nehyedenler olarak tarif ediyor. Ümmetin en önemli sorumluluğunun iyiliğe davet ve kötülükten nehyetmek için çaba göstermek olduğunu söylüyor. Hz.Peygamber’de “yabu görevi yaparsınız ya da azabı bekleyin” diyor.
Peki bu görevi kim yapacak?
Emretmek için devlet erkini gerektirir. Yani gücü elinde bulundurmayı gerektirir doğru. Merhum Şehid Seyyid Kutub da “emr” kelimesinin ancak devlet eliyle sağlanacağını ifade ediyor. Fakat devletiniz yoksa ya da varolan devlet bunu yapmıyorsa bu sorumluluk bütün müminlerindir. Yani Hasan El Benna, Mevdudi, Said Havva gibi çağdaş İslam davetçilerinin yorumuyla bu görev “Davetçi” sıfatını taşıyan bütün şuurlu müminlerindir.
Şimdi durup düşünme zamanı dostlar...
İçimizde iyiliğe çağıran ve kötülüğü nehyeden bir ümmet(topluluk, cemaat) kaldı mı? Neyin peşinde olduğumuzu durup düşünme zamanı gelmedi mi? Yeryüzünde zulüm devam etmiyor mu? Bu topraklarda islam hakim mi oldu? Yani davet görevimiz sona mı erdi?
İçimizden iyiliğe davet eden ve kötülükten insanları sakındıran bir topluluk mutlaka çıkmalı. Bu görev hepimizin boynunun borcu. Sorumluluklarımızı partimize, vakfımıza, tekkemize bırakıp kenara çekildik.
Partilerimizi dinimizin direği yaptık neredeyse! Davetçi olma, iyiliği çağırma ve kötülükten nehyetme çabamızı bir kenara bıraktık. Mücadelemizi seküler bir çaba haline getirdik. Dünyevileştik ve bunu da islamileştirdik. Sözü eğip bükmeyelim hiç.
Şimdi yeni bir tecdid hareketine ihtiyaç olduğunu hepimiz söylüyoruz. Bu gerçekleşecektir elbette. Yani sorumluluğu politik malzeme yapmadan “sözü doğru bir üslüpla” söyleyecek bir topluluk çıkacaktır mutlaka.
Müslümanların bugün içselleştirdikleri hayat ve düşünme biçimi doğru ilerlemiyor. Hayata bakışımızı ve düşünme biçimimizi yeniden müslümanlaştırmak zorundayız. Bireysel hayatımıza, aile hayatımıza ve toplumsal hayatımıza yalın ve sade bir islami bakış açısıyla yaklaşmak zorundayız.
İslamsız fikir, hareket, parti, cemaat, meşrep, güç, topluluk, iktidar sadece kendimizi kandırmaktan ibarettir.
Bu sözlerimden atılan adımları ve ilerlemeyi yok saydığım anlamını çıkarmayın. Ben daha çok bundan sonra yapacaklarımızın merkezinde olmasını gerektiğini düşündüğüm şeyi hatırlatmaya çalıştım. Hangi yapı da, meşrepte, cemaatte olursak olalım asıl görevimizi unutmayalım babında hatırlayalım istedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder