Salı, Mart 5

Hakikat karşısında "Kurmaca" bir dünya


Hepimiz her şeyi biliyoruz.
Böyle bir dünya tasavvuruna kapılmış gidiyoruz. Herkesin her şeyi bildiği bir dünya da ilmin ve hakikatin ne değeri kalır, öyle değil mi?
Hayır, hayır, öyle değil.
Aslında hakikati bilmekle beraber “unutmak” gibi bir hastalığa düçar olmuşuz.
Hayatın gayesini “dünyevilik” üzerine kurduğumuzdan beridir, hepimiz hakikati unutmakla ilerliyoruz.
Hakikati hayatın bizatihi merkezine koymak işimize gelmiyor çünkü.
Çünkü hakikati merkeze koyduğumuzda “ben” diyenler ziyanda olduğunu anlıyor.
Efendim bizim modern İslami mücadele tarihimize baktığımızda da acayip bir “ben” hakimiyeti ile karşılaşıyoruz.
Devleti A’li Osmani’nin yıkılmaya yüz tutmaya başlaması da devletin merkezindeki “hakikat”i değiştirip “ben”i merkeze almakla başlamış.
Şimdi bize öğretilen şeye baktığımızda da “birey olmak” babında “ben” olmaklığımıza övgü var.
“Ben” olun diyorlar her daim bize.
Sakın merkeze “hakikat”i almayın diyorlar.
Çünkü hakikatlere adanmış ömür sahipleri çoğalınca bütün kurmaca dünya yıkılıyor.
Düşünsenize mesela; hayatının merkezine hakikati almış halkları gerektiği kadar sömüremez olur kapitalistler ve liberaller. Ya da hakikati merkeze almış adamları gündelik tartışmalarla kandıramıyor olur birileri. Böylece bütün kurmaca bozulur gider gibi sanki, ne dersiniz!
Şimdi hayatının merkezine hakikati almış adamlara bir bakalım.
Öyle isim isim sayıp dökmeyeceğim tabii.
Çevrenize bakın mesela. Hakikat aşığı dediğiniz adamlardan kaç tane kaldıysa.
Şöyle yüzüne baktığınızda size Allah’ı ve Rasülü’nü, dünyanın gelip geçiciliğini, dünya da bize verilenin bir emanet olduğunu, suküneti, suhuleti, güzel ahlakı, Allah için sevip Allah için buğzetmenin örnekliğini, tevazuyu, kadirşinas olmayı, cömertliği, diğergamlığı ve daha hakikate dair birçok şeyi haliyle anlatan adamlara bir bakın.
Onlar yanımızda olsun hep isteriz. Onların yanında iken kendimizi iyi hissederiz.
Sonra onların yanında ayrılınca unuturuz çok şeyi.
Elbette unutmaklığımızda insanlığımızdan ve imtihanımızdan.
Lakin unutmaklığımızı bir noksanlık olarak görmemeye başladık sanki.
Yani unutmaklığımızı övgüye değer saymaya başladık.
Çünkü “ben” olduk.
Hatta bize yutturulan mavala göre “karizmatik ve cool” olarak ilerlenebilir ve birey olunabilir filan.
Baksanıza çevrenizdeki yeni yetmelere.
Aman Allahım bir kurum bir kurum.
Evladım üç beş kitap okununca irfan sahibi olunmuyor hele şunu bileydin.
İrfan sahibi olmak için bu kurmacanın dışına çıkmak gerekiyor, farkında olmak gerekiyor.
Okumayı ve kültürü hor görecek değiliz elbette. Lakin insan okudukça ve kültür sahibi oldukça bir miktarda irfan sahibi olmalı diyedir beklentimiz.
Okudukça hakikatten uzaklaşıyor ve “ben”lik duygusu artıyorsa Kuran o gibilere “kitap yüklü himar” diyor.
Bir de olmadan olanlar var çevre de.
Sanki bu adamları bir ağaçtan toplayıp aynı sepete koymuş gibiler.
Adamlar her şeyi nasıl da biliyorlar, insan şaşıp kalıyor.
Ve her şeyi onlar hem biliyorlar hem de belirliyorlar.
Efendim bir şey yapacaksan onlardan icazet alman gerekiyor.
Neredeyse Firavun sarayında Hz.Musa’yı imtihandan geçiren sihirbazlar gibiler.
Hakikati izhar etme çabasındaki adamları “hımmm efendim bu adam size bağlılığını sunmadı” deyip kenara itiyorlar.
Bunu devlet idaresi sadedinde söylemiyorum. Elbette o bağlamda da bu kural işletiliyor birileri tarafından abartılı biçimde amma asıl vahim olan bunun “okumuş adamlar” diye sayılan cihetlerde yaygınlık kazanmış olması.
Şimdi bütün bu “Ben-ci(l)lik” itiş-kakışı arasında “hakikati” arama çabasına inatla ve ısrarla devam etmektir mükellefiyetimiz.
Hakikat öyle adrese teslim bir şekilde sunulmaz insana.
Herkesin bu anlamda kendine özgü bir “hakikati” arama macerası ve hikayesi vardır.
Bazen buldum sanırsınız ama bulduğunuz hakikatin sadece ipucudur belki.
O halde aramaya devam.
Buldum dememek üzere aramaya devam.
Buldum dersen “oldum” demektesindir aynı zamanda.
O zamanda “kaybedenlerden” olursun.
Gerçek hakikat sahipleri ömrünü aramaya adamış irfan sahipleridir çünkü.
Hani meşhur ifade ile “Aramakla bulunmaz ama bulanlar ancak arayanlardır” Vesselam.

Kurmaca: Değerli dostumuz Gökdemir İhsan'ın bir eserinin adıdır aynı zamanda, bu vesileyle selam olsun....
Not: Bu mevzuda Amak-ı Hayal isimli eser çok şey anlatır bize...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder