Pazartesi, Nisan 15

Ankara'da Cihannüma için toplandık

Nedir Cihannüma?
Nereden çıktı?
Tabii olarak ilk akla gelen sorular bunlar.
Cihannüma, özellikle 1980 sonrasından 2000’li yıllara kadar Milli Görüş ana akımının odağında Gençlik çalışmaları içinde bulunmuş, Üniversite, Fakülte ve daha başka sorumluluklar üstlenmiş dostların biraraya geldiği bir çatı ve platform olarak kuruldu.
Şöyle tarif etti kendini Cihannüma;
“Cihannüma Dayanışma Ve İşbirliği Platformu Derneği”
“Tüm insanlığın zaman ve mekândan bağımsız olarak
ulaşmayı amaçladığı ortak hedefler olarak gördüğümüz;
• Adalet
• Ahlak
• Hikmet
• Hürriyet
• Barış
• Emniyet
gibi temel insani değerler etrafında bir araya gelerek, dünyada ve
Türkiye’de herkesin insanca ve haysiyetli bir yaşam sürmesini temin
etmek için mücadele etmek üzere bir işbirliği ve dayanışma platformu
oluşturmak amacı ile kurulmuştur. İnsanlığın ortak tarihi tecrübesinden süzülüp gelen yüksek
ahlaki, insani değerlerin her ortamda, her şartta ve herkes için
savunulmasını amaçlayan bir gönül birliği platformudur”
Cihannüma’nın Ankara’da gerçekleştirilen ilk toplantısı için yapılan çağrı da ise şu ifadeler yer aldı;
“Meselenin farkında olmak… Bu bizim en temel özelliğimizdi. Bu bize bir sorumluluk yüklemişti ve sorumluluğumuzun da farkındaydık; duyarlı ve şuurluyduk. Zaman bizi de kucağına alarak yürüdü; her birimiz bir yerlere gittik ve geri geldik. Geldik, fakat ne mesele değişti, ne de sorumluluğumuz. Şimdi, tekrar bir aradayız. Sorumlu, duyarlı ve şuurlu insanlar olarak bir dayanışma ve işbirliği platformu oluşturduk. Maruf-münker çizgisini sınır aldık. Ne için, nerede, kimin yanında ve kimin karşısında durmak gerektiğini biliyoruz. Bu sebeple; ahlak, adalet, hikmet, hürriyet, barış, emniyet ve emeğin yanında saf tuttuk. Doğrudan bir siyasi hedefimiz yok. Siyaset içre, siyaset dışı veya siyaset üstü değiliz; siyaset ötesi bir duruşumuz var. Bir yerlere gitmiştik, geldik.... Buradayız...”
Ve ilk toplantı Ankara’da gerçekleşti.
Elbette ilk toplantı da olması gerektiği halde olamayan ya da organizasyon yoğunluğu nedeniyle sehven davet edilmesi unutulan isimler mutlaka olmuştur ve oldu. Ancak salonda deyim yerindeyse biz bizeydik.
Yıllarca üniversite, vakıf, ev, yurt ve çeşitli ortamlarda omuz omuza yürüdüğümüz mücadele ettiğimiz ancak hayatın ağır sorumluluklarını omuzladığında sağa sola savrulmuş ve birbiriyle irtibatı kopmuş yüzlerce arkadaşımız salondaydı.
Türkiye’nin dört bir yanından koşup gelmiş dostlarla ilk toplantı da kısa da olsa ayak üstü kucaklaştık, sohbet ettik, hasret giderdik.
Güzel bir vesile kıldık Cihannüma’yı.
Tabii kürsüye çıkarak salondakilere “meselenin künhünü” izah eden Mustafa Şen, Osman Nuri Kabaktepe, Nazım Maviş ve Abdullah Uzun’un mesajları da önemliydi. Kürsü’ye çıkmasa da birlikte olduğumuz ve orada bulunmaları nedeniyle memnun olduğumuz Mehmet Ünal, Osman Mesten, Hilmi Öztürk gibi sevdiğimiz ağabeylerimizde aramızdaydı. Aslında herkes kendini ev sahibi gibi hissetti ki zaten öyleydi.
Mayıs ayında gerçekleşecek daha büyük buluşma ve diğer teknik çalışmalar için iyi bir öncül toplantı gerçekleşmiş oldu.
Bu türden organizasyonları gerçekleştirmek gerçekten zordur. Yıllarca kimsenin arayıp sormadığı ve sadece mücadele döneminde bulunduğu yıllarda emeğinden ve mücadele gücünden istifade edilmiş dostları yıllar sonra biraraya getirmek önemli iştir.
Şimdi bu önemli olan şey, Ankara’daki toplantıda da gördüğümüz ve şahit olduğumuz bu büyük yetişmiş insan potansiyelinin enerjisinin doğru biçimde konumlandırılmasıdır. Cihannüma bu anlamda orada bulunanlardan ve sürece dahil olacak olanlardan aslında çok büyük bir enerji sarfetmelerini istemiyor. Birliktelik nedeniyle oluşacak enerjiden ve birikimden herkesin istifade etmesini öneriyor.
Önemli olan birikmiş ve yetişmiş insan envanterinin ne olduğunun bilinmesi, dayanışma hissinin güçlenmesi ve bu birikimin İslam’ın, İnsanlığın, Milletin ve toplumun lehine doğru biçimde yönlendirilmesidir.
Cihannüma’yı kutsamıyorum.(neden böyle söylediğimi artık hepimiz acı bir tebessümle biliyoruz)
Cihannüma’daki yapılması planlanan işlerin iyi niyetle ve hayırla tamamlanması için gayret edilmesi gerektiğini hepimiz biliyoruz.
Cihannüma resmi ve gayri resmi anlamda deklare ettiği kuruluş ruhuna uygun biçimde ilerlemesi halinde yıllardır kimsenin arayıp sormadığı ve ya da çeşitli sebeplerle biraraya gelemeyen dostları dayanışma ruhu içinde toparlayabilecek bir “ÇATI” ve “PLATFORM” kimliğiyle güzel bir hizmete imza atabilecek potansiyeli bünyesinde barındırmaktadır.
Niyet hayr, akıbet hayr olsun inşallah.
Emeği geçen dostlara da selam olsun.

Cuma, Nisan 5

Meğer Ben Türkmüşüm!

Üniversite sınavına hazırlandığım yıllarda dersane de bir arkadaşım vardı.
Ülkü Ocakları’na gidip gelirdi ve aynı mahalle de oturuyorduk ve ikimizde Trabzonluyduk.
Bu arkadaş bir gün bana
- Hepimiz Türküz dedi
Ben kendisine
- Hayır ben Lazım dedim
Kızdı, öfkelendi ve bana;
- Ne Lazı ulan, soyadın bile Türk görmüyor musun? Dedi.
Ben ısrarla;
- Hayır ben Müslüman bir Lazım dedim.
Hiçbir şey söylemedi, sadece öfke ile yanımdan uzaklaştı.
Arkadaşın adı Ahmet soyadı ise Öztürk’dü.
Yani her ikimizde hem Trabzonlu hem Öztürk soyadını taşıyorduk.
Fakat o bana bir türlü Türk olduğumu kabullendiremedi.
Yıllar sonra Amcam’a köklerimizi sorduğumda ise şu cevabı aldım;
Dedemizin babası yani büyük dedemiz Orta Asya’dan gelmişler ve kardeşlerden biri Trabzon Akçaabat’a diğeri Samsun’a yerleşmiş.
……………………………………………………….
Bu hikayeyi niye mi anlattım?
Kendimi hiç Türk olarak tanımlamadım çünkü Müslümanlığım hep ilk kimliğimdi. Alt ve üst kimlik diye bir kavram hiç literatürümde olmadı.
Benim için tek ölçü vardır; Allah ve Rasülü’nün ve o yolu takip edenlerin koyduğu ölçü.
Benim için tek millet vardır; İslam Milleti
Modern Çağ önce aramızda sorunları üretti.
Sonra birbirimizi öldürttü Türklük ve Kürtlük bahanesiyle.
Şimdi ise Kürtler biz Ulus olmak istiyoruz dediler.
Türk Ulus oldu TC oldu.
Kürt Ulus olunca Kürdistan olsun.
Ne fark eder ey dostum!
Zillet ve pranga sürdüğü sürece Türk olmuşuz, Kürt olmuşuz, Arap olmuşuz ne fark eder!
HEP BİRLİKTE İZZET VE ŞEREF SAHİBİ İSLAM MİLLETİ OLMADIKTAN SONRA NE FARKEDER!