Salı, Mart 4

Mümin sabır abidesi olmalıdır

Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:"Müminin işine şaşarım, çünkü onun işleri tamamen hayırdır. Bu da ancak mümine özgüdür. Çünkü o, sevindirici bir şeyle karşılaşınca şükreder, hayır olur. Zararlı ve üzücü bir şeyle karşılaşınca sabreder, bu da hayır olur."
İslam hayattır bizim için. Bazen ayağımız taşa takılsa da doğrulur yine ilerleriz o yol üzere. İslam üzere olmak, en büyük şükür gerektiren nimettir bizim için. İslam üzere olan her insan mümin kardeşimizdir Allah’ın buyruğu üzere.
Şimdiler de büyük bir imtihanla karşı karşıyayız.
Bu imtihanın adı SABIR’dır.
“Kavli Leyyin- yumuşak söz” ile mukabele etme vaktidir hatta belki de SUSMA vaktidir.
Olan biten karşısında susulur mu, nasıl susarız bu haksızlık ve saldırı karşısında diye düşündüğünüzden eminim.
Hayır kastettiğim şey öyle bir suskunluk değil.
Kendinize Allah’ın esmasının tecellilerini yakıştırmayın diyorum ben.
Doğru bildiklerinizi ve inandığınız değerleri savunun ama doğru bir üslupla yapmalısınız. Çok büyük bir imtihanla karşı karşıyayız. Masum ile suçlu olanı ayırdetme feraseti ile hareket etmeliyiz.
Çevrenizde dost ve kardeş bildiklerimizle, üzerinde zerre şüphe bulunmayan “Vahyin hakikatleri” üzerinde hep birlikte düşünmeye gayret etmeliyiz. Açıp Kitab-ı Kerim’i okumalıyız bize ne diyor diye…
Şunu sorgulamalıyız;
Ey dostum, kardeşim; Sen ve ben ya da biz ve siz, aslında kardeşiz. Bizi kardeş ilan eden ise Rabbimiz Teala.
Peki neden düşman oluyoruz?
Benim partimin ya da senin grubunun menfaati ya da galibiyeti mi, İslam’ın ve Müslümanların yücelmesine tek başına vesile olacak yoksa her ikimizin Vahyin önderliğine teslimiyeti ve ilerlemesi mi?
Sen suçlusun ve hatalısın diyebiliriz birbirimize.
Peki ben siyasi olduğum için hatalarım çok, çünkü imtihanım senden ağır sorumluluklarım gereği “SEN olsaydın bu imtihanlarda, zorluklar yaşamaz mıydın ya da hatalar yapmaz mıydın” tertemiz kalabilir miydin? Doğru belki de benim kadar kirlenmeyebilir ve daha sabırlı olabilirdin imtihanlar karşısında ama “tertemiz” kalabileceğine inanıyor musun Allah aşkına söyle.
Şimdi SEN, kendini benim yerime koy ve düşün. Sana bu tavsiyem kendi hatalarımı örtmek için değil, sadece bu hataları gel beraber düzeltelim teklifidir ama şartım şudur, birbirimize tuzak kurmayacağız. Çünkü kaybedersek her ikimizde kaybetmiş oluruz bilesin.
Şimdi işin bir vechesi budur.
Yani her iki tarafında kısa ya da uzun vade de kaybettiği bir kavga sözkonusu. Belki biri siyaseten gerileyerek kaybedecek diğeri ise itibarsızlaşarak. Fakat sonuca baktığımızda kazanan başka taraflar var.
Peki bu kavga karşısında her iki tarafta samimi insanların olduğunu düşünen bir mümin olarak ne yapmalıyız?
Önümüzde iki yol var;
1- Tarafımızı seçip kavganın bir unsuru olacağız
2- Kavga da her iki tarafında kendince haklı olduğu hususlar olduğunu düşünerek her iki tarafa da Hakk’ı ve Sabrı tavsiye edeceğiz.
Benim asıl endişem şudur; Her iki tarafı da birbirini kırdırma üzerine bir planın olduğu şüphesi zihnimde dolaşıyor sürekli.
Çok vahim şeyler yaşıyoruz. Devletin güvenliğini tehdit eden bazı hususlar yaşandı, yaşanıyor. Bunu yapanların ya da yaptıranların kötü niyetinden şüphemiz kalmadı artık. Ama bunu yapana kim bunu yapmasını öğütlüyor. İşte burada durup düşünmek gerekiyor? Bir iktidarı düşürmek adına yapılmaz bu işler. Bunu ancak bir başka devletin ya da istihbaratın unsurları yapabilir ve yaptırabilir. Şu halde bu yaşadığımız bir cemaat ve parti çatışmasının dışında bir şey olsa gerekir diye düşündürtüyor bana.
Siyaset ve hükümet edenlerin hataları sebebiyle devletini zor duruma düşürmek bir muhalefet anlayışının yansıması olamaz. O yüzden mesele bir cemaat ile hükümet arasındaki çatışma zemininin çok ötesine geçmiş gibi görünüyor.
Şimdi tam bu nokta da siyaset edenler şu soruyu kendisine sormalıdır; Benim iktidardaki hatalarımı bahane ederek devleti zaafa uğratma girişimini bir cemaat yapabilir mi? (Bunu tek başına başarabilecek bir cemaat olduğuna ben şahsen inanmıyorum. Eğer öyle bir cemaat ya da grup varsa zaten vay halimize!)
Hükümet edenlere karşı olduğunu düşünen ve gitmesini isteyen cemaat mensupları ise şu soruyu sormalı kendine; acaba biz hükümeti düşürelim derken attığımız bazı adımları gören bazı ülkeler bizim üzerimizden başka bir operasyon yürüterek bizi kullanıyor mu?
Başından beri bu kavganın içinde olmayan ve olan biteni izleyen, doğru düşündüğüne inandığım ve istikamet sahibi insanlara sorduğumda aldığım cevap şu; Bu kavga Türkiye ve Müslümanlar için çok büyük tehlikeli bir sürece ve gerilemeye sebep olacak sonuçları bakımından.
Burada bize düşen şudur diye düşünüyorum;
Ey devlet; sana kasteden kimler ise onları bul ve adaletle yargıla.
Ey hükümet; Sende bu yaşananlardan sonra kendine çekidüzen ver ve hatalarını düzeltecek milletin güvenini yeniden tesis edecek bir siyaseti kendine rehber edin. Kendi adamın bile olsa hata yapanı ayıkla çünkü ayıklanmayan her çürük diğerlerini de çürütüyor ve yozlaştırıyor. Mazeretlere sığınmak hikmeti hükümetini her zaman payidar kılmayabilir.
Ey Cemaat; artık sizde muhalefetinizi ya da desteğinizi doğru bir üslupla ve yolla yapın. Türkiye’de sadece bir partinin ya da bir cemaatin ikbaline endekslenecek kadar basit bir ülke değildir. Asli görevine geri dönmelisiniz ve sizde eğer içinde barındırdığınız insanlar arasında sorunlu tipler var ise bunları ayıklamalı ve sağaltmalısınız kendinizi. Olduğundan ya da olması gerektiğinden fazla misyonu üzerine almak ve yüklenmek bir cemaatin kaldırabileceği yükler değildir. İstediğiniz partiyi desteklemek ya da istediğinize muhalefet etmekte de elbette hürsünüz çünkü bunun sorumluluğu sizi ve mensuplarınızı bağlar.
Bu noktadan sonra bize düşen sabırla beklemektir. İşlerin sonu Allah’a varacaktır. İnsanın cüz-i iradesiyle istediğini Külli İrade sahibi olan Rabbimiz Teala “Halk” eder. Fakat sorumluluğunu taşıdığını da insana bildirmiştir.
Bu anlamda ALİM, HABİR, HALIK, ZÜL CELAL, ZÜL CEMAL VE SETTAR olan Rabbimiz hatalarımızı bize göstersin ve ibret alarak, dönmemek üzere akletmeyi nasip etsin.
Siyaset bir FARZ-I KİFAYEDİR, Kardeşlik ve mükellefiyetlerimiz ise FARZ- AYN’dır.
Sabrı kuşanalım, birbirimize “ASR” suresindeki emri ilahi buyruğunca İMAN, SALİH AMEL, HAKKI VE SABRI tavsiye edelim inşallah.
Böylece hüsrana uğrayanlardan ve gazaba uğrayanlardan olmamak için gayret edelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder