Çarşamba, Mayıs 25

Nadan ne bilir

Nadanlar dengini, Arifler kendini arar”
“Nadanlar eder sohbet-i nadanla telezzüz. Divanelerin hemdemi divane gerektir.”
Şu söz dahi ne çok anlatır kişiye.
Bizim Yunus ise şöyle buyurmuş;
“Çıktım erik dalına anda yedim üzümü,
Bostan ıssı kakıyıp der ne yersin kozumu”

İmdi dosta şunu ikrar lazım gelir. Biz nadan idik erenler tuttu çekti bizi, eğer tutmaz iseler, arifler meclisinden kovulası olunur.
Cahil ile oturup sohbet etmek ve onunla hemhal olmak hem aşk bakımından hem hal bakımından çürüyen bir meyvenin aynı sepetteki diğer meyveleri de çürütmesine benzer. Taze iken güzel olan, yol almayıp durdukça çürümeye durur. O yüzdendir ki, yol varsa yolcu yolda gerek. Yolcuyum der durursun madem o halde al sırtına terkini geç bu heva köprüsünden de yola gir ey yolcu.
Duyar inilersin, yürüyüp çabalarsın
Sen bu bahre dalmaz isen
Ne diye övünürsün.