Çarşamba, Eylül 21

İstanbul'dan Edirne'ye



Ben İstanbul’u severim, İstanbul beni.
İstanbul’a hep bir sevgili gibi bakmışımdır.
Neden bağlıyımdır bilemem İstanbul’a.
İstanbul’da can vardır. İstanbul’da hayat hiç durmaz. Durdurmak istediğinizde, sizi de içine alıp devam eder hayat.
Zaman akar gider, ezanlar insanın sinesine vurur. Ezanların beş vakit okunduğunu hep duyumsatır size.
Şehri İstanbul’a muhabbetle bağlıyımdır ben.
Bayram vesilesiyle tatil yapamadık belki ama bir günlük Edirne seyahati ile çok şey gördük, yaşadık, öğrendik ve hatta dinlendik.
Edirne Osmanlı’ya başkentlik yapmış, tarih kokan güzel bir şehir. Osmanlı Selimiye Camii ile mührünü vurmuş şehre.
Neredeyse Edirne’nin dört bir tarafından görünen Selimiye, Mimar Sinan’ın göğe kurduğu kubbesiyle muhteşem bir eser. O ihtişama yaraşır inceliklerle tezyin etmiş Selimiye’nin her karesini ulu Mimar.
Selimiye civarında durup, şöyle dört bir tarafınıza bir bakın.
Şehrin kuruluş mantığına hayran kalacaksınız.
Yolların her biri Selimiye’ye çıkıyor ve orada toplanıyor, sanki Merkez Efendi Hazretleri’nin buyurduğu gibi.
Eski Camii’yi görmeyi çok arzu ederdim, fakat bir türlü görememiştim, kısmet bir kurban bayramı gününe imiş.
Her bir taşına, levhasına, endamına bakıp hasretimi giderdim. Maneviyatını içime çeke çeke gönlümü eğlendirdim. Rivayet olunur ki, Hızır Aleyhisselam’ın makamlarından biride Eski Camii’dedir.
Bursa Ulu Camii gibi Hızır’ı bekler Eski Camii Aşıkanları.
Üç Şerefeli Camii’nin her biri bir başka mimari üslupla tezyin edilmiş minareleri ve cami içinde kubbe ferahlığı, insana faniliğini hatırlatan aydınlık sadeliği de görülmeye değer. Mahzun olan Muradiye Camii’ne de vardık elbette.
Esmer kardeşlerimizle saf tuttuk, ikindi vaktinde.
Şaheser çinileri çalınmış, ilgi bekliyor Muradiye Camii, Selimiye yanındaki tepede.
Osmanlı’nın Balkanlara sefere çıkarken ordusunu hazırladığı ovaya doğru baktım kuzey batı kapısından.
Sanki Sultan oradan gece ordusunu seyreyler de nice fethin hayalini kurarmış gibi bir yerde Muradiye Camii.
Bir süre Mevlevihane olarak vazife ifa etmiş Muradiye Camii ama şimdilerde epeyce mahzun ve ilgiye muhtaç.
Edirne’nin sizi saran güzel bir havası var. Çarşıları, bedestenleri ile bize kim olduğumuzu hatırlatan bir tarihi anıt gibi.
Bu yaşa gelip Edirne’yi bu kadar geç ziyaret ettiğime hayıflandım yol boyunca.
Edirne’ye vardığımızda önce ilk ziyaretimizi Hasan Sezai Hazretleri’nin makamına yaptık. Edirne’nin manevi sahiplerinden Hasan Sezai Hazretleri’nin şüphesiz tasarrufu devam ediyor sevenleri üzerinde.
Türbesi ve çevresinde yapılan düzenlemelerle bir manevi bahçe olmuş hamdolsun. Türbenin yanı başındaki mescid, ahşap iç dizaynı ve orjinaline yakın restorayonuyla gayet şık olmuş.
Şadırvanı, mescidi, haziresi ile Hasan Sezai Hazretleri’ne yakışır bir manevi ortam vücut bulmuş, şükürler olsun ki.
Hasan Sezai Hazretleri kimdir diye düşünene de azıcık araştırma tavsiyesinde bulunalım. Belki bir başka vesileyle Hazreti sizlere bildiğimiz kadarıyla anlatırız nasipse.
Yol olurda “refik” olmaz mı?
O da güzeldi ve tamdı. Hele yola çıktıklarınız, “yolda” sizden önde olunca bir başka güzel oluyor, ehline malumdur. İstanbul ve Edirne, tıpkı İstanbul ve Bursa gibidir artık benim için.
Edirne’ye geç varışımda da herhalde bir başka sebebi hikmet vardır. Muhtemelen Edirne’ye ilk bu “refiklerle” varmamız takdir edilmiş ki, böyle olmasından ve gerçekleşmesinden dolayı ayrıca şükrediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder