(Bir önceki yazının devamı babında......)
Fasılarla ama kesintisiz yürüttüğümüz bir mücadelenin adıdır bizim hayatımız.
Mücadele ve dayanışma içinde geldik bugünlere. Kimi zaman içimizden çıkanların alaylı bakışları, kimi zamanda dışımızdakilerin kahrını çektik.
Binlerce kez sınandık, sabırla karşılık verdik ve arkamıza bakmadık hiç. Öfkeyle konuşana, gönül kırana dönüp bakmadık bile, bu da geçer diyerek mukabele ettik.
Mayamızı yoğuran eller ve ruh bize yılmadan, yorulmadan yürümeyi ve teslim olmamayı öğretti.
Vahyin aydınlığındaki akılla düşündük. Akıllara durgunluk veren bir akılla.
O gün bahçe de gözyaşı dökerken de yine zoru tercih ettiğimizi biliyorduk. Ezilen, çiğnenen, horlanan bir kayıp nesil olduk belki de.
Yüreğimiz şerha şerha oldu bazen.
İnanmış gönüllereydi her dem sözümüz. Bulunduğu tarafın değerini bilmeyenlerle yol arkadaşlığı etmedik hiç. Onun için yol arkdaşlarımızı yolda bulduklarımıza değişmedik. Dün dost bildiklerimizi bugün düşman bellemedik. Kardeşliğimize halel getirmedik.
Her geceyi doğacak şafağın müjdecisi bildik.
Doğacak şafağın müjdecisi olabilmek için nöbeti vazife bildik.
Çağcıl olmadık, çağa meydan okuduk. Tarihin akışına direndik tarihin akışını biz değiştireceğiz dedik.
Şimdi kimse çıkıp bana “teslim ol” demeye kalkmasın.
Teslim olsaydım, önceki sınandıklarımda çoktan teslim olmuştum zaten.
Şimdi yaralarım nasır tuttu. Kanasa da farketmez.
Benim gibi düşünen kaç adam kaldık bilmiyorum. Ama yalnız değilim farkındayım.
Ben kendimden sorumluyum ve işte söylüyorum; Ben teslim olmayacağım!
İnadımdan değil, inandığımdandır bu tavrım.
Hatalarım ve doğrularımla birlikte yoldayım ben. Menzile doğru ilerlerken karşılaştığım sapak ve yol ayrımları beni varmak istediğim yerden hiç saptıramadı. Tabelalara kanacak olsaydım, ilk sapakta yoldan çıkardım zaten.
Yolun uzunluğunun ve menzilin uzaklığının farkında olanlardanım ben. Yolun inişli çıkışlı, kar-boran-fırtına ile dolu olduğunu bilenlerdenim.
Bazen yolda ayaklarım kanadı benim.
Bazen karanlıklar içinde kaldım ama yolumu kaybetmedim.
Bazen güneşe döndüm yüzümü, bazen aya bazen de yıldızlara...
Rüzgar savurdu, fırtına şiddetlendi bazen.
Yürüyemediğim zamanlar dinlendim sadece ve yeniden yürüdüm.
Şimdi dönüp yarıladığım yola bakıyorum önce.
Ve sonra kalan kısmına ve menzile bakıyorum. Birlikte yola çıktıklarımızdan kimler kalmış yanımda diye bakıyorum.
Bazıları “ben çok yoruldum devam edemeyebilirim” diyor.
Bazıları daha çok var ama olsun “birlikteyiz” diyor.
Şimdiye kadar savrulmayanlarla sürdüreceğiz yolculuğumuzu. Yorulanlar var aramızda biliyoruz. Onlara da kızmadan yola çıkacağız şimdi yeniden.
Onları şimdilik arkamızda bıraksakta eğer menzile varırsak, birlikte yürüdüğümüz yolun hürmetine onları da sırtlayıp menzile taşıyacağız.
Bugün fırtınanın en şedid olduğu gündür. Gökyüzünde şimşekler çakıyor, rüzgar şiddetini artırıyor birazdan kopacak hava. Yanımızda azığımız az ama inancımız ve dayanışmamız sürüyor kalanlarla.
Bir süre daha fırtınalı bir hava da yürüyeceğiz. Fırtınaya karşı birbirimize tutunacağız. Yavaş adımlar atacağız. Çünkü birarada yürüyerek ancak ilerleyişimizi sürdürebiliriz. Birlikte, çözülmeden, dağılmadan yavaş adımlarla ilerlemek en doğru olanı.
Henüz kaç kişi yola çıkabileceğiz bilmiyorum. Herkes hazırlığını yapıyor, kararlarını verecekler aramızda olup olmayacaklarına.
Ama kararını kesinleştirenleri biliyorum. Onlarla yürüyebiliriz bu yolu.
Etrafımızdakilerin seslerini duyuyorum; Yeter, durun artık, varamayacaksınız menzile, diye.
Onları duyorum ama dinlemeyeceğimi onlar da biliyorlar. Biraz daha ilerleyince seslerini duymayacak kadar uzaklaşmış olacağız zaten. Onlarla her karşılaşmamızda aynı şeyi söylüyorlar. Ben dinlemekten usandım ama onlar söylemekten usanmadı hala.
Anlamıyorlar, anlayamazlar çünkü inanmıyorlar menzile varacağımıza...
Zor değil mi?
Bize kolay olan olmadı zaten.
Yola yeniden çıkmaya karar verenler, yol arkadaşlarımız hazırlandı.
Şimdi fırtına çıkmadan önce Kutup Yıldızı’nın gökyüzünde görünmesini bekliyoruz. O, gökyüzü puslu da olsa kendini gösterdiğinde yönümüzü tayin edip yolculuğumuzu sürdüreceğiz.
Kutup Yıldızı bulutların ardından doğuş vaktini bekliyor.
Kim bilir belki hava döner, Ay bile yüzünü gösterebilir.
Şöyle Hilal şeklinde bir görünse ne büyük coşkuyla çıkarız yola değil mi yol arkadaşlarım?
Yola çıkarken bir yandan da dilime dolanan marşın sözlerini düşünüyorum;
savaşa girdi kalbim bin yara aldı beni
nerede bir acı varsa aradı buldu beni
seni bir bomba gibi taşımak bu göğüste
bir ebubekir kıldı bir ömer kıldı beni
kurmak bize düştü bu kalbi sökülmüş çağı
buyruk en ağır yükün altına aldı beni....(Osman Sarı / Kurşun Gazeli)
Haydi uğurlar ola herkese, hepimize....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder