Perşembe, Nisan 7

İttifak arayışları ve Has Parti

12 Haziran’da Türkiye sandık başına gidecek ve millet iradesi bir kez daha kendini gösterecek. Aslında bu şartlar altında milletin iradesinin gerçek anlamda sandığa yansıdığını söylemek elbette zor. Ancak şartlar ne olursa olsun sonuçta siyaset meşruiyetini sandıktan almaktadır. Siyasi Partiler Yasası ve yüzde 10 barajı olduğu sürece milletin iradesinin tam manasıyla sandığa yansıması mümkün görünmemektedir. Seçmenin özellikle seçim barajı nedeniyle, kendi partisine oy vermek yerine kendine yakın bulduğu partilere oy verdiğini söylersek yanlış bir analiz yapmış olmayız. Andy-Ar tarafından geçtiğimiz günlerde yayınlanan kamuoyu araştırması da bu gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Seçim barajının yüzde 5’e çekilmesi halinde hem AK Parti’nin hem de CHP’nin 12 Haziran’da alması beklenen oyun çok altında bir oy alacağı inkar edilemez bir gerçektir.

Peki seçim ittifakı bu sorunu aşmak için yeterli midir?

Doğrusu seçim ittifakları her parti için hem büyük risk hem de fırsatları içinde barındırmaktadır. İttifak yaparak Meclis’e girmek kısa vadede çözüm gibi görünsede uzun vadede siyasetin ve partilerin omurgasını zedelemektedir.

Geçmişte birçok parti ittifak yaparak seçimlere girmiştir.

SHP-HADEP, RP-MÇP-IDP ittifakı ilk akla gelen ittifaklardır.

12 Eylül’de gerçekleşen referandum sürecindeki EVET ve HAYIR cepheleri de bir seçim ittifakı olmasada siyasal bir tavır ittifakıdır. Elbette EVET diyenlerin de HAYIR diyenlerin de bir araya gelme gerekçelerinde başkaca sebepler olduğu malumdur. Ancak sonuçta bu birliktelik de bir çeşit siyasal ittifakı işaret eder.

Geçmişte SHP ile aynı çatı altında Meclis’e giren HADEP çizgisinin bugünün CHP’sine ne kadar uzak olduğunu çok açık biçimde gözlemlemekteyiz. Refah Partisi’nin bugün devamı olduğunu varsayabileceğimiz birden fazla siyasi parti mevcuttur. Örneğin AK Parti ile MHP’nin bugün bir seçim ittifakı yapması ve bir araya gelmesini düşünmek mümkün değildir. Bunun böyle olması, sadece her iki partinin de zaten barajı geçebilecek olması değil, fikren çok ayrı yerlerde durmalarıdır.

Şimdi, 12 Haziran öncesi gerçekleşmesi muhtemel ittifaklara ve siyasi partilere biraz daha yakından bakalım;

MHP, DP, SP ve TP ittifakı: Kamuoyunu en fazla meşgul eden ittifak senaryosu diyebiliriz. MHP’nin özellikle Namık Kemal Zeybek’e çok sıcak bakmadığını bizzat MHP Lideri Devlet Bahçeli dile getirmektedir. Bahçeli, Zeybek’e “uyumsuz” sıfatını yakıştırmaktadır. Aslına bakılırsa çatı MHP olmak kaydıyla MHP yönetimi SP ve TP’ye DP’den daha sıcak bakıyor olabilir.

Bu noktada da MHP’nin muhtemel şöyle bir hesap içinde olduğunu düşünüyorum; İttifak gerçekleşirse SP ve TP tabanı MHP’ye mi oy verir yoksa kendisine daha yakın bulduğu AK Parti ve Has Parti’ye mi?

Doğrusu bu soru üzerinde düşünülmesi gereken bir siyasal analiz gerektirmektedir. MHP artık Başbuğ’un MHP’si olmadığı gibi Milli Görüş çizgisi de kendi içinden bazıları kabullenmese de AK Parti ve Has Parti’yi çıkarmıştır.

SP elbette Muhterem Erbakan’ın siyasi mirasına işaret eder. Ancak bu siyasi mirası tam manasıyla temsil kabiliyetine sahip midir? İşte bu sorunun cevabını vermek için henüz erken diyebiliriz.

Tüm bu şartlar değerlendirildiğinde MHP’nin DP, SP ve TP ile kolay kolay ittifaka evet diyeceğini sanmıyorum. Tabii MHP’siz bir ittifak olması durumunda DP+SP+TP’nin barajı aşması zor görünmektedir. Çünkü başta Demirel ve Mesut Yılmaz olmak üzere ANAP-DP birleşmesini sağlayan tüm siyasiler DP’den desteğini çekmiş görünmektedir.

Bu ittifakı destekleyecek tek isim Tansu Çiller’dir. Fakat Tansu Çiller’in desteğinin Erbakan Hoca vefatının ardından bu ittifaka barajı aştırma gücü yok denecek azdır.

CHP ve eski DP ve ANAP’lıların ittifakı; CHP Kılıçdaroğlu’nun lider olmasının ve DP’de Namık Kemal Zeybek’in kazanmasının ardından Demirel’in şahsında eski DP’lilerin ve bir kısım ANAP’lıların siyasal adresi olmaya başlamıştır. AK Parti karşıtlığı ortak paydasında CHP’ye destek vereceğini açıklayan başta Hüsamettin Cindoruk olmak üzere laiklik hassasiyeti öncülüğünde birleşen bu doğal ittifak CHP’nin oyunu bir miktar arttırabilir. Mesut Yılmaz ve Cindoruk gibi isimlerin CHP listelerinden aday yapılması veya onların önerdiği isimlerin CHP listelerinde yer bulması halinde CHP’nin bir ulusalcı cephe olma ihtimali mevcuttur. Ancak CHP’nin omurgası olan derin CHP’nin bu tür bir siyasi manevraya nasıl tavır takınacakları da cevabı henüz net olmayan bir sorudur. Bu türden bir siyasal ittifakın Yeni Sol ve Yeni CHP’yi sarsacağını da gözardı edemeyiz. Geçmişte RefahYol Hükümetini devirmek için bir araya gelen çevrelerin böyle bir senaryo peşinde olduklarını fakat artık eski kudretlerinin olmadığını da bilmekte fayda vardır. Doğrusu bu tür bir ittifak Türkiye’de iki partili bir sistemi sürekli gündemde tutmaya çalışan AK Parti’nin daha fazla oy almasını sağlayıcı bir ters etki yapacaktır. Çünkü seçmen olağanüstü şartlar söz konusu olduğunda AK Parti’ye daha fazla yönelmektedir.



AK Parti, Has Parti ve BBP; Bu ittifak senaryosu özellikle Ali Bulaç’ın yazdığı bir yazının ardından konuşulur hale gelmiştir.

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı, Kurtulmuş’un Başbakan olduğu bir Türkiye tasavvur etmiştir Ali Bulaç. Üstelik Ali Bulaç’ın bu yazıyı tam da Numan Kurtulmuş’un SP’den ayrılmak zorunda kalarak Has Parti’yi kurma çalışmalarını yürüttüğü bir zamanda yazmıştır.

Bu yazı nedeniyle kamuoyunda Numan Kurtulmuş’un parti kurmayarak AK Parti’ye katılacağı yönünde söylentiler artmış ve Kurtulmuş basınla her karşılaşmasında “AK Parti’ye mi katılacaksınız?” sorusuna muhatap olmuştur.

Ancak Kurtulmuş’un arkadaşlarıyla birlikte Halkın Sesi Partisi’ni kurmasının ardından sorunun şekli “Seçimde AK Parti ile ittifak düşünüyor musunuz?”a dönüşmüştür.

BBP Lideri Yalçın Topçu’nun, Has Parti Lideri Numan Kurtulmuş’la olan samimi ve yakın diyalogları da Has Parti ve BBP arasında sıcak bir ilişkinin olduğunun işaretidir.

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu döneminde başlayan karşılıklı samimi ilişkiler Yalçın Topçu döneminde de sürmektedir. BBP’nin MHP+DP+SP+TP veya DP+SP+TP ittifak senaryosundan ziyade Has Parti’nin içinde olduğu bir ittifaka daha sıcak bakması muhtemeldir.

Peki AKP+Has Parti+BBP ittifakı mümkün müdür?

Referandum sürecine bakılırsa mümkün gibi gözükmektedir. Ancak partilerin kendi içindeki dengeler göz önüne alındığında çok zordur.

AK Parti’nin parti içi dengeleri Numan Kurtulmuş’un ve arkadaşlarının Meclis’e girmesi halinde sarsılacaktır. AK Parti tabanının neredeyse tamamına yakınının Numan Kurtulmuş ve Yalçın Topçu’ya evet diyeceğini düşünenlerdenim. Hatta AK Parti içinde bazı çevrelerin bu ittifakı çok istedikleri de bilinen bir gerçek.

Ancak Recep Tayyip Erdoğan’ın ittifakla ayrı bir partinin lideri olarak Numan Kurtulmuş’un Meclis’e girmesi halinde kendi liderliğinin ve siyasi planlamasının zorluklarla karşılaşabileceğini hesapladığına eminim. Zira hangi siyasetçi olursa olsun kendi liderlik karizmasını olumlu/olumsuz etkileyecek her türlü adımı yakından takip etmekte zorundadır. Siyasal liderlik zaten bu tür ihtimal hesaplarını doğru yaparak adım atmayı gerektirir.

Recep Tayyip Erdoğan’ın Başkanlık Sistemi’ni tartışmaya açtığı bir dönemde kendi liderliğini tartışmaya açacak herhangi bir adım atacağını sanmıyorum. Erdoğan sık sık yaptırdığı kamuoyu araştırmalarında AK Parti’nin oy oranının istediği seviyede olması, buna karşın Kurtulmuş’un kamuoyundaki popülaritesinin ve beğenisinin her geçen gün daha da artıyor olması, Erdoğan’ın Kurtulmuş ve Has Parti’ye mesafeli durmasının en önemli sebeplerindendir.

Erdoğan’ın BBP ile ittifak yapmak yerine BBP’nin ve ülkücü tabanın yoğun olduğu seçim bölgelerinde BBP’ye sıcak gelecek isimleri aday yapmayı tercih edeceğini düşünüyorum. Böylelikle hem BBP hem de MHP tabanından oy almaya çalışacaktır. Fakat zayıf bir ihtimal olsa da Has Parti ile bir ittifak söz konusu olursa bu ittifakta BBP’nin mutlaka olmasını isteyecektir Erdoğan.

Başbakan Erdoğan, AK Parti+HAS Parti + BBP şeklindeki üçlü ittifakın % 60`lara ulaşacak bir reform cephesi oluşturacağını görüyor olsa da kendi liderliğini korumak için buna yanaşmayacaktır. Onun için sürekli CHP ,le gerilimi tırmandırmakta ve bu gerginlik üzerinden oyunu arttırmaya çalışmaktadır. Tayyip Erdoğan`ın siyasi üslubu da işbirliğine ve paylaşmaya zaten çok yatkın değildir. Eğer bu seçimde bir "AK Parti+HAS Parti + BBP" ittifakı son anda ortaya çıkarsa bu Başbakanın tercihiyle değil, dindar, muhafazakar ve yeni anasaya isteyen geniş çevrenin baskısıyla oluşmuş bir ittifak olarak kayıtlara geçecektir.

Bu ittifakın zorluğunun bir başka yönü ise Has Parti’nin dengeleridir. Has Parti Numan Kurtulmuş’un liderliğinde kurulurken topluma sadece bir parti değil aynı zamanda bir hareket olduğunu da deklare etmiştir. Parti ile Hareket arasında birbirini besleyen süreçler vardır. Ancak parti kurmak politik bir manevradır. Hareket ise politik mücadelenin çok ötesinde anlamlar ihtiva eder. Partilerin başarıları seçim zamanında sandıktan çıkan oy ile ölçülür. Hareket’in başarısı ise o hareketin sosyolojik olarak toplumsal değişim ve dönüşümdeki rolü ile ölçülür.(Bu konu ayrı bir yazının konusudur şimdilik bu kadarı ile yetinelim).

Medeniyet Siyaseti ekseninde yeni bir hareket ve bu hareketin omurgasını teşkil edecek temsilcisi olan bir siyasal parti, yani Has Parti.

Bu anlayışıyla yola çıkmış olan Numan Kurtulmuş ve arkadaşları aslında topluma ‘’kısa zamanda siyasi parti olarak sonuç alamasakta yolumuza devam edeceğiz çünkü biz yalnızca seçimlerde başarılı olmak için bir araya gelmedik’’ mesajını vermiştir.

Elbette bir partinin, toplumsal desteği Meclis’te temsil edilmesi durumunda daha da güçlenebilir.

Ancak var olabilmesinin gerek şartını Meclis’te olmaya bağlamak da beklentilerin fazlaca yükselmesine ve hayal kırıklıklarının artmasına sebep olabilir.

Has Parti’nin iç dengeleri AK Parti ve BBP ittifakında kırılmalar yaşanmasına uygun bir yapıdadır.

Parti içinde AK Parti’ye sert eleştiriler getirenler olduğu gerçektir. Olası bir AK Parti+Has Parti+BBP ittifakı Has Parti için ciddi kırılmaları içinde barındırmaktadır.

Ancak şunu da hemen belirtmekte fayda var; Has Parti’nin kuruluşundan bugüne kadar hiçbir partiyle seçim ittifakı görüşmesi yapmadığını bizzat Has Parti lideri Numan Kurtulmuş açıkça dile getirmiştir.

AK Parti ve Erdoğan’ın gerçekleri, Numan Kurtulmuş’un iddiaları ve Has Parti’nin parti içi dengeleri, zayıf bir ihtimal dahilinde olan ittifakı daha da zorlaştırmaktadır.

Kişisel olarak da tahminim, Has Parti’nin Numan Kurtulmuş liderliğinde tek başına seçime gireceği yönündedir.



Numan Kurtulmuş’un bugüne kadar aştığı zorluklar karşısındaki tavrı, arkadaşlarıyla yeni bir hareket için yola çıkışı ve topluma verdiği güven uzun soluklu bir siyasal mücadeleyi öngördüğünü göstermektedir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder