Pazar, Temmuz 27

Toprak, bereket, teslimiyet ve Gazze

Toprak, bereket, teslimiyet ve Gazze
- Efendim bu topraklar eskiden çok bereketli topraklardı.
- Peki şimdi değil mi evladım, neden öyle söyledin?
- Efendim yine mahsül veriyor ama tadı yok.
- Nasıl yani evladım?
- Yani yine çok çok mahsül alıyoruz ama kalitesi, tadı eskisi gibi değil.
- Evladım, siz öyle zannediyor olmayasınız.
- Hayır Efendim hayır. Eğer biz yanılıyor olsaydık ve toprak eskisi gibi olsaydı, İsrail Gazze’ye bomba yağdıramazdı ve bu kadar cesur olamazlardı.
- Allah Allah evladım, toprağın mahsülünden nasıl o meseleye geçtin öyle.
- Efendim çok düşündüm neden böyle oluyor, neden imtihanımız bu kadar ağır ve çetin geçiyor diye? Tıpkı toprağın çok mahsül vermesine rağmen lezzetinin ve bereketinin olmayışı gibi bizde de her türlü imkan var ama hiçbir yaraya merhem olamıyoruz. O halde sorun bizde galiba.
- Evladım eğer durum dediğin gibi ise, bir süre toprağı ekmemek ve dinlendirmek lazım. Diğer hususa gelince kanaatim odur ki; Çok takip edemiyorum ama okuduklarımdan ve duyduklarımdan anladığım kadarıyla, İsrail çok kardeşimizi şehid etmiş. Ve sende diyorsun ki biz bozuk olmasaydık İsrail bu işleri böyle kolay yapmazdı. Belki de haklısın ama unutma ki; O toprakların bu hale gelmesinde elbette hepimizin büyük sorumluluğu olsa da asıl sorumluluk o topraklarda yaşayan müminlerdedir. Mescidi Aksa elbette bizim için önemlidir, mühimdir, imani bir meseledir. Hatta Yahudi ve Hristiyanlar içinde öyledir. Fakat bizim kendilerine emanet ettiğimiz toprakları “VATAN” gibi göremeyerek gaflete düşenlerinde birinci derece de bu mesele de sorumluluğu vardır. Yani şimdi zulme başkaldıracaksın buradan ama Allah ancak gücünün yettiğinden seni sorumlu tutacaktır. O yüzden zulme karşı sesini yükselt tabii fakat kendini suçlamaktan vazgeç.
Toprak bazen az verir ama bereketiyle çoğaltır. Bazen de çok verir ama dediğin gibi eskisi gibi lezzetli olmaz.
Veren de, alan da, bereketlendiren de, eksilten de O.
Öyleyse sen sürekli sorgulama makamında durmaktan vazgeç ve aşağıya in makamdan. Zordur orada ayakta durmak.
Bu iniş ve çıkışlar, insanlık ve peygamberler tarihi boyunca yaşandı. Efendimiz (AS)’ın bile kısa ömründe ne zor imtihanlarla karşılaştığını okuyup bildikten sonra “neden böyle oluyor” diye feryat ederek aşırıya kaçmak “isyan” olur.
O halde bize düşen sorumluluğumuzun gereği olanı yapmaktır, feryad-ı figan etmekle hallolacak bir dert ve aşılacak yol yoktur.
- Eyvallah Efendim mesele anlaşılmıştır. Allah razı olsun, gönlümü ferahlattınız. Çok darlanmıştım neredeyse isyan noktasındaymışım belki de.
- Aman evladım, dikkat etmek lazım. Hikmet ve Kader arasında çok ince bir yol vardır. O yolda yürüyebilmek için yolu aydınlatacak el feneri mesabesinde “tevekkül-teslimiyyet-rıza” ehli olmak lazım gelir.
- Eyvallah Efendim eyvallah.
- Hadi şimdi Meryem Suresi’ni aç da bir miktar oku hem dinleyelim, hem anlayalım.
- Peki Efendim peki.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder