Pazartesi, Aralık 23

Bir Yakınlık (Kurban) Denemesi

Zilhicce ayının 10. günü bizim için Kurban bayramının 1.günüdür.
Kurban hakkındaki Hz.İbrahim (AS) ve Hz.İsmail’in (AS) kıssası bizim için sağlam bir tutamaktır. Bu kıssaya Allah’ın bize emri olan Kurban (yakınlaşmak) kesme ibadeti bakımından kesin bir nas gibi inanıyoruz. Cami kürsülerinde bir bayram sabahı ve bir Cuma namazında Kurban kıssası ve Kevser Suresi’nin tefsiri veya mealinin anlatımıyla bir Müslüman olarak muhatap olmuşsunuzdur.
Kurban’ın islami dayanak ve uygulamalarına fazla derinlemesine dalmak istemiyorum. Esas anlatmak istediğim şey, Kurban vesilesiyle bu yıl yola düştüğümüz Kurban’ın (Yakınlık, Yakınlaşma) hikayesi.
Geçen yıl Bulgaristan için yola düşmüştük, bu yıl Üsküp için yola düştük.
Üsküp ne kadar yakın geliyor değil mi bize, Üsküdar der gibiyiz neredeyse. Üsküp bize yakın evet. Mesafe olarak da uzak değil aslında. Uçakla 1 saatten biraz fazla, karayolu üzerinden bir binek araçla 800 küsur km yani ortalama 10 saat.
Üsküp Müslüman bir şehir.
Şehir Müslüman olur mu demeyin, elbette olur.
Ezanların okunduğu şehirler tıpkı insan gibi şehadet getirerek Müslüman olan şehirlerdir. O şehirler bize sıcak gelir her zaman. Viyana, Budapeşte, Paris veya Prag ne kadar estetik, egzotik, modern veya otantik olursa olsun hep bir şeyler eksik kalır.
İşte Müslüman şehir Üsküp’e İstanbul’dan 10 saatlik bir yolculuktan sonra vardık. Yolda olmanın verdiği coşku elbette ayrıca mühim. Yolda üzerinden geçtiğimiz coğrafya da şüphesiz anlatılmaya değer yerler ama onu bir başka vesileyle sizlerle paylaşırız inşallah.
Gece saat aşağı yukarı 00.30 da vardığımız Üsküp’e yine Türk gibi girdik 
Türk Çarşısı’na komşu olan konaklayacağımız otelin girişini bulamayışımız sebebiyle tarihi çarşıya araçla girdik ve tabii Üsküp Polisi koşarak geldi yanımıza. Neyse ki otel görevlisi arkadaşların izahı sonunda yaptığımız yanlışı kasıtla yapmadığımızı anlattık ve aracımızı doğru yere park ederek mütevazı otelimize yerleştik.
Bayramın 1. gününü yolda tamamlamış olduk. Oldukça sıcak Üsküp gecesinde çarşıyı ve çarşı içindeki Murat Paşa Camiini biraz seyredip istirahata çekildik.
2.Gün Üsküp’ten Prizren’e
Sabah erken heyecanla uyanır insan yeni yerler görmek duygusuyla.
Gece 03.00 te dinlenmeye geçen beden yine de uyanır erken vakitlerde evden uzakta olduğunuzda. Sadakataşı Derneği ve Üsküp Ensar Derneği işbirliğiyle keseceğimiz Kurbanları 3. gün icra edeceğimiz için 2. gün biraz şehir ve çevre şehirlere gitmek üzere sabah erkenden kahvaltımızı yaptık.
Ensar Derneği’nden Muaz Bey kardeşimiz sakin ve mütebessim yüzüyle karşıladı bizi kahvaltı sonrası. Bir miktar çay kahve eşliğinde planladık günü.
Önce Ensar Derneği’ni ziyaret ardından şehrin tarihi bazı mekanlarını gezmek sonrasında da yol arkadaşlarımız Bayram Ali ve Erol Hoca’nın görmek istediği Prizren’e gitmek üzere 2.gün planımızı yaptık.
Üsküp Camileri, Çarşıları, Kalesi, yeni Üsküp şehri ve doğası ile görülmeye değer bir şehir.
Üsküp’teki şehir turunun ardından Prizren’e gitmek üzere yola revan olduk.
Prizren Kosova’nın Arnavutluk’a yakın Müslüman şehirlerinden bir tanesi. Şehrin tarihi köprüsü, Şeyh Osman Baba Halveti Ramazani Tekkesi, Sinan Paşa Camii ve Mehmet Paşa Hamamı merkezde yürüme mesafesindeki içiçe İslam eserleri. Şehrin tepelerinde Hristiyan kültürüne ait tarihi eserlerde mevcut, görmek isteyenler için.
Şehrin merkezindeki meydanda yemek ve çay kahve içmek için epeyce alternatif mekan mevcut.
Halveti Tekkesinin bahçesindeki akan suyun başında serinliği, sessizliği ve maneviyatı yaşamak doyumsuz ruhaniyet. Sinan Paşa Camiinde ikindi namazı kılmak, şehrin meydanında bir şeyler atıştırmak, belki ara sokaklardan birinde bir kahve içmek sizlere de iyi gelecektir. Türkiye Prizren’e verdiği önemi göstermek üzere şehrin merkezinde güzel bir konsolosluk binasını da açtı. Konsolosluk binasının açılışında bulunmak bizlere de kısmet olmuştu geçtiğimiz yıllarda. TİKA’nın yaptığı restorasyonlarda şehirdeki eserlerimize Türkiye damgasını vurmuş. İslam eserlerini korumak orada başlı başına maliyetli ve küçümsenmemesi gereken bir iş.
Üsküp ve Prizren’de tıpkı Saraybosna ve Priştina’da olduğu gibi çok sayıda eser TİKA, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakfı üzerinden restore edilerek açılmış veya restorasyon projeleri devam ediyor.
TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Balkan coğrafyasında önemli hizmetleri oldu ve olmaya devam ediyor.
Prizren turumuzu da tamamlayıp gece saat 22.00 gibi yeniden Üsküp’e geri dönüyoruz. Üsküp Türk Çarşısında Murat Paşa Camii’nin yanı başındaki çay evinde yeniden Ensar Derneği’ndeki dostlarımız, Dernek Başkanı Dr. Süleyman Baki Bey ve Muaz Bey, İHH Başkan Yardımcısı Osman Atalay ve diğer dostlarımızla 3. gün gerçekleştireceğimiz Kurban organizasyonu ve diğer hazırlıklarımızı gözden geçirerek 2. günü de tamamlamış oluyoruz. Tabii Türkiye ve Balkanlar üzerine koyu bir sohbetin ardından yol yorgunluğu çöküyor biraz da mecburen kalkıyoruz. Çünkü sabah saat 07.30 hazırlıklar tamamlanıp yola çıkılacak ve biz Usturumca köylerindeki kurban organizasyonun ardından yeniden Üsküp’e dönmeyeceğimiz için otelden ayrılacak şekilde eşyalarımızı hazır etmemiz gerekiyor. Tam olarak yola hazır olmak için 1. günden biraz daha erkence dinlenmek için otele geçiyoruz.
3.Gün Üsküp’ten Usturumca / Filibe’ye
Sabah saatleri Üsküp Çarşısı sakin.
Üsküp böreği alıp Murat Paşa Camii karşısındaki çay evine gelenler çay eşliğinde börekle kahvaltılarını yapıyorlar. Nerede bu börekçi diye sorduğum Amca, az ileri doru yürü sağa bakınca tam karşında diyor. 150 metre yürüyüp sağa bakınca börekçi dükkanını hemen görüyorum. Yol arkadaşlarımız daha gelmemiş ama biraz onlar da gelir diye börekleri alıp çay evine geri dönüyorum.
Birazdan Bayram Ali ve Erol Hoca da otelin sokağında beliriyor. Meğer Erol Hoca sabah yürüyüşünü yapıp dönmüş erkenden. Tam Üsküp böreğinden bir dilim ağzıma atarken çay evine doğru odaları bakan diğer otelin camında Osman Atalay beliriyor. Yakaladım seni der gibi fotoğraflıyor o anı.
Ekip kahvaltısını tamamlarken Üsküp Ensar Derneği’nden Muaz Bey kardeşimiz de geliyor.
Ardından Dr. Süleyman Baki Beylerle öğrenci yurdunun önünden buluşup yola düşüyoruz.
Veles’e (Köprülü ailesinin memleketi) yakın bir göletin kenarında bir kahve molası verdikten sonra tekrar yola çıkıyoruz. İstikametimiz Usturumca artık diye düşünürken Dr. Süleyman Baki takip ettiğimiz öndeki aracının yönünü İştip’e çeviriyor.
İştip şehir merkezine yakın bir yerde duruyoruz.
Karşımızda terkedilmiş bahçeli 2 katlı bir ahşap ev.
Araçtan iner inmez Süleyman Bey evin hikayesini anlatıyor.
Bu ev merhum Sabahattin Zaim Hoca’nın doğduğu evmiş. Şu anda metruk vaziyette. Merhum Sabahattin Zaim Hoca evi yeniletmemiş ama hemen karşısına bir yurt / kurs inşa ettirmiş. Hüdayi Vakfı tarafından kullanılan bina da öğrenciler eğitim döneminde islami ilimler okuyorlar.
İştip’te birçok cami maalesef kapalı. Merkezdeki bir Cami açık ama o da epey zor durumda diyor.
İştip’e kısa bir ziyaretten sonra artık Kurban kesimi ve dağıtımı için istikametimiz Usturumca.
Usturumca’ya bağlı iki köyde Sadakataşı adına Kurban dağıtımı için ana yoldan çıkıp bir Yörük köyüne doğru yol alıyoruz. Yörük köyü dağa yaslanmış bir tepe de.
Köyün ismi de Yukarı Mahalle köyü.
Vardığımızda göz yaşartıcı bir tablo bizi bekliyor. Ellerinde Türk bayrakları köyün çocukları Türkiye sloganları ile bizleri karşılıyorlar. Sarışın, esmer, rengarenk Yörük çocukları. Bayramlıklarını giymişler en güzelinden. Araçtan iner inmez yanlarına gidip hediyelerini dağıtıyoruz Bayram Ali ile birlikte. Beraber yola çıktığımız Erol Bey hem izliyor tabloyu hem ağlıyor.
Ağlanmayacak gibi değil gerçekten de.
Hem hüzün hem sevinç birarada.
Sonra köylülerle kucaklaşıp Kurbanları dağıtıyoruz Sadakataşı, İHH ve Üsküp Ensar Derneği adına.
İmam kardeşimizin evine misafir oluyoruz.
Yer sofrasında karpuz, peynir, domates ikramının lezzeti belki de “cennet taamı” oluyor bize.
Yörük köyleri oldukça fakir.
Tütün ve hayvancılık ile geçiniyorlar. Dik ve sarp bir yokuşta kurulmuş köylerinde aslında bizi yaşatıyorlar ve yaşıyorlar. Ezanı ve bayrağı Türk milletinin neden kutsal bildiğini orada daha iyi anlıyor ve yaşıyorsunuz. Mukaddesatın kıymetini ve bir milleti ayakta tutan şeyin ne olduğunu orada anlıyorsunuz.
Yörük köyünün ardından “esmer vatandaş” diye bildiğimiz Çingene diye kimilerinin aşağıladığı tertemiz bir başka Türk köyüne geçiyoruz. Camisi ve evleri bembeyaz bir köy burası. Meyve bahçeleri ile çevrili köyün sokakları da tertemiz. Köyü organize eden Bülent Bey,
önce evde ikramda bulunmak istiyor. Hayır diyoruz önce Kurban dağıtımını halledelim. Bahçesi geniş bir eve geçiyoruz, her şey hazır ve orada da kardeşlerimize Sadakataşı ve Üsküp Ensar Derneği adına kurbanları dağıtıyoruz.
Yaşlı teyzeler, Ablalar, Amcalar sırayla güzel bir düzende hediyelerini alıyorlar.
Sonra nefeslenmek için Bülent Beyin evinin bahçesindeki taze ve soğuk meyve ikramına iştirak ediyoruz. Sıcaklığın 40 derece olduğu bir ortamda gölge, soğuk su ve meyve ilaç gibi geliyor insana.
Hani derler ya motoru soğutmak tam öyle bir serinlik veriyor bize ikramlar. Hatta üzüm, peynir ve karpuzdan da arabanın bagajına koyuyor Bülent Bey bir miktar yolluk olarak.
Sonrasında hisseli 7 büyükbaş ve 1 küükbaş hayvan kesimi için caminin yakınındaki mezbahaya geçiyoruz. Erkenden yola düşünce zamanın bereketli olduğunu bizzat yaşıyor insan.
Tehlil tekbirleri eşliğinde o vazifemizi de ikmal ediyoruz. Son derece nezih bir ortam da dualarla hisse sahiplerinin isimleri okunuyor, kasaba vekalet veriliyor ve Bismillahi Allahü Ekber sadasıyla Allah için kurbanlar veriliyor.
Elhamdülillah vazifemizi tamamlamış olmanın verdiği hafiflikle doğru mescide.
Dua ve niyaz vakti.
Dr. Süleyman Baki Beyin imametinde namazlarımızı da ikmal ediyoruz.
Cami de biraz sohbet edip dinleniyoruz.
Biz Üsküp’e geri dönmeden Filibe’ye geçeceğimiz için Dr. Süleyman Baki, Muaz ve Necati Beylerle helalleşip veda ediyoruz.
Yolumuz önce Filibe ve ertesi günü nasipse İstanbul.
Bir Kurbanı daha Balkan coğrafyasındaki ata yadigarı kardeşlerimizle birlikte tamamlamış oluyoruz böylece.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder